Advert
TOHUM SAA‡, BiTMEZSE TOPRAK UTANSIN!

TOHUM SAA‡, BiTMEZSE TOPRAK UTANSIN!

Bir yaprak ayrılmak istediği için mi düşer sonbaharda dalından, yoksa zamanı mı gelmiştir vedanın ya da boyun mu eğer sessizce yitip gidişe?

Bu içerik 7016 kez okundu.
Her güzellikten, hazdan zamanı gelince ayrılacağımızı biliyoruz aslında ne kadar unutup gitsek de.  Bağlanmak dünyaya bağlılığı artırır ama hiç bağlanmamak da ağaçsız yapraklıktır, amaçsızlıktır. Zamanı kadar varız hayatta ve hayatlarda. Bağlanmak değil neye bağlanacağını bilememekte mesele; bir insana, bir mekana, bir zamana değil bir amaca bağlanmalı insan…
O yüzden koşturmak gerek küheylan gibi zaman sona yaklaştığında da, mevsim kışa erdiğinde de. Öyle büyülü bir rüyadayız ki ömrünün sonbaharı gelmeden farkına varmıyor insan vedanın ansızlığının ve kaçınılmazlığının. O kadar çok sarılıyoruz ki mevkiye, makama, sevdiğimiz her şeye; sevdiklerimizi çaput bağlanmış ağaçlara, türbelere dönüştürüp mitleştirdiğimizin farkına bile varmıyoruz. Kendimize bir çevre kurup oradan bağlanıyoruz bazen dallara; bağlanma ve sevilme ihtiyacı yetişkinlikte sosyal çevreye, takdire devrediyor bebeklikteki anne şefkatinin, aile bağlarının onulmaz yerini. Yaşımız ilerledikçe dönme isteğimizin arttığı köyümüz, ilçemiz, memleketimiz, çevremiz; aslımıza dönme isteğinin bir tecellisi mi, hayata bağlanma ve  ipe sımsıkı sarılmanın son evresi mi?
 Vazgeçebilmek  gerek bazen, düşmek ve kopmak…  Zamanı geldiğinde dalı bırakabilmek, bağlandıklarını geride bırakabilmek…Ama zamanı gelmediğinde direnmek, asılmak ve her düştüğünde yeniden kalkmak gerek; rüzgarın savurmasını yorgun bir yaprak misali beklememek, solarken çürürken de börtü böceğe hayat verebilmek. Hayatın her evresinde yaşama anlam ve amaç katabilmek  ve kontrolü rüzgara bırakmayacak kadar güçlü ve donanımlı bir yelkenli olabilmek, yardımını esirgeyen kaleme rağmen çalışabilmek, bitmese de tohum saçabilmek…
Zamanı gelmişse veda etmeli bitmesi gereken ilişkilere, hırsa, çevreye; zamanı gelmişse veda etmeli bebekler anne koynundaki gecelere. Güçlendirir veda ve uyandırır, her ayrılık başka vuslatı barındırır. Her yanlış bağlılık iradeyi zayıflatır.
 Seyyah olmak güzel alemde; bağlanma duygusallığının aksine. Yazmak; tanınma, beğenilme beklentisi uzağında, isimsizce. Kendini isimleştiren, ben-leştiren tek varlık insan; hayata katacağı güzelliğe, bırakacağı ize bile kendi etiketini yapıştıran.
Teknolojik iletişimle uzaklıklar, ıssızlıklar yeni bir bağlılığa dönüştü. insan PC başında kendi reklamı peşine düştü. Bilgi ve fayda amacı, zaman zaman bağlılığa, pekiştireç hevesine dönüştü.
 Başkalarının ne söyleyeceği kaygısı ile yaşıyor ve yaşatıyoruz. Kimimiz maddi kimimiz manevi ödüller bekliyoruz. Başkalarına göre iyi(?) ama kendi olamamış , mutsuz, toplum kıskacında, insan odaklı çocuklar yetiştiriyoruz; biri olmuş ama birey olamamış. Otantik, enerjik, atılgan, hareketli, dört duvardan-kurallardan-igisizlikten bunalmış çocukları hiperaktif(?) sanıp etiketliyor; oturan, uslu(?) olanları alkışlıyoruz. Çocukların çocuk olma hakkını çalıyoruz. Ve sürekli pekiştirp, ödüllendirip kontrol mekanizmasını dış etkenlere bırakan, iradesi güçlenmemiş, daldan kopmak istemeyen, bağımlı, ürkek bireyler yetiştiriyoruz. Eş, aile, kul olmanın sorumluluğunu alamayan,  yeteneklerinin farkında olamayan klonlar topluluğu. Bostan ve Gülistan’ın yazarı Sadi  Şirazi der ki “Siz kuzu büyütürseniz çocuklarınızı, ilerde kuzu gibi güdülürler.”
Kalkmak ve kışa hazırlanmak içindir sonbahar. Sarılmak değildir daha çok ısınmak için yorgana,  tutunmaktır  hayata anlam veren amaç ve manalara. Aferinlere  bağlanmamalı, kimse onu bilmese hayır, huzur ve eylemlerle doldurmalı hayatının son günü gibi anları. Omuzda taşınan kırık bir testi de olsa sızdırdığı sulardan dolayı kendini “işe yaramaz” görüp hayıflanmak yerine akıttığı sularla yeşertmeli yoldaki çoraklıkları. Mutluluğu "aferin"lere değil eylemlere bağlamalı.
Kişilere, dünyaya, ödüle değil salih amellerin, halis niyetin, azmin içindeki ruha(huzura) tutunmalı…
Necip Fazıl’ın şu dizelerini asarım gözümün önüne;  güzden ürken, kış uykusuna çekilen yorgun zihin(ime)+lere ders niyetine:
“Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi küheylan, koşmana bak sen
Çatlarsan doğuran kısrak utansın! …”
 
DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
Çermik'te kaybolan genç için aramalar devam ediyor
Çermik'te kaybolan genç için aramalar devam ediyor
Sigara içmek için çıktığı pencereden düşüp öldü
Sigara içmek için çıktığı pencereden düşüp öldü