Her Düşüşte Direnerek Yerden Kalkıştır Yaşamak
Müslüm Üzülmez

Her Düşüşte Direnerek Yerden Kalkıştır Yaşamak

Bu içerik 40 kez okundu.

Saat dokuzu gösteriyordu, hava kapalı ve yağmur yağacağının sinyallerini verircesine bulutlar kuzey doğudan hafiften rüzgârın etkisiyle şekilden şekille bürünüyor, zeytin ağaçlarının aralarında ve binaların çatılarında kargalar kalkıp konuyorlardı. Kumrular elektrik tellerine dizilmiş gagalarıyla teleklerinin bakımını yapıyor ya da yiyecek bulma umuduyla yol kenarlarında geziniyorlardı. Hava fazla soğuk değildi, yetmiş yaşını devirmiş ve biraz da sağlık sorunları yaşayan Miran her gün yaptığı sabah yürüyüşüne hazırlanırken balkona çıkıp mavi denize, bulutlu gökyüzüne ve yeşil zeytin ağaçlarına bakarak derin bir nefes alıp: “Haydi çık, yürüyüşünü yap!” diye kendine katı buyruğunu verdi. Kahvaltısını yaptı ve çıktı.

Yürüyüşünü yaptığı İğdeli Plajı ile oturduğu ev arası yaklaşık on beş dakikalık yürüyüş mesafesinde. Serçe, kumru ve kargaların sesini ve çöp konteynerlerinin çevresinde karınlarını doyurma telaşı içinde olan kedi ve köpeklerin hırlaşmalarını saymasak sokak ve caddeler sessizdi. Gezinen insan, gelip geçen araba yoktu.

Miran evden çıkarak kendini yormadan yavaş yavaş denize doğru yürüdü. Şubat ayı olmasına rağmen hâlâ bazı zeytin ağaçlarının üzerinde tek tük kalmış siyahlaşmış zeytin tanelerine gözü ilişti; sevgiyle onlara baktı ve aklından bazı şeyler geçse de istiridye gibi kendi iç dünyasına kapanıp yürüdü. Eller cepte sahile vardı. Denizin üzerinde siyah bir kartal açık kanatlarını hiç çırpmadan süzülerek uçuyordu. Deniz hafiften esen rüzgârın etkisiyle kıyıyı dalgalarıyla yalıyor, dalgalar yorulmaksızın gidip geliyordu. Miran engin denizi seyrederken birden özlemin yalnızlığını içinde hissetti ve geçmişte yaşadıkları aklına geldi, hüzünlendi. Sonra içten gelen bir özlemle dans eden dalgaların şarkısını dinleyerek denizin mavisinde gözlerinin ve gönlünün pasını sildi, martıların uçuşunu izledi. Fazla beklemeyip derin bir nefes alıp yürüyüşüne devam etti. Sahilde sağa sola atılmış su, meşrubat ve bira pet ve kutularını; şarap, rakı, bira ve daha birçok içeceklerin şişelerini görünce biraz canı sıkıldı. Kent kültüründen yoksun, doğa ve insan sevgisinden nasibini almamış sorumsuz insanların çirkin davranışına öfkelenip masum küfürlerini savurarak yürüyüşüne devam etti.

Yaklaşık kırk beş dakikadır yürüyordu. Yoruldu. Evden çıkalı yaklaşık bir saat olmuştu. İğde ağaçlarının altında (L) şeklinde bırakılmış iki tane denize yönelik bankı görünce oturup biraz dinlenmek ve sonra da bir sigara içmek için banklara yöneldi. Bankın yanına varıp tam oturacağı an, denize yönelik olan bankın üzerinde çift ağızlı 30-35 cm uzunluğunda bir hançer gördü. Parmak izi hikayesi aklına gelince ellemeden bıçağı yakından inceledi. Eski, siyah plastik saplı, her iki ağzı da keskin ve testere gibiydi. Bıçağın incelemesini yaparken bankın önünde yerde siyah bir bere ve denize dikey duran bankın üzerinde ise dibinde bir iki parmak şarap kalmış kırmızı sek şarap şişesini ve yanında da beyaz plastik bardağın yarıya kadar şarapla dolu olduğunu gördü. Geceleyin ya da sabahın köründe erkenden birileri gelip iyice içip kafayı bulunca bunları unutup gitmiş diye düşündü. Başını çevirip denize taraf bakınca, seviye olarak aşağıda bulunan yığma taşlarla örülmüş duvar gibi duran tümseğe bir adamın sırtı denize dönük ayakta işediğini gördü. Seslendi:

 

-Bu bıçak ve bere senin mi?

-Evet, onlar benim, onlar benim, karışma diye karşılık verdi.

İşini bitirince ses veren yukarı çıkmaya başladı, tümseğe vardığında aniden yere yığıldı. Anne rahmindeki cenin pozisyonunu aldı. Derinden gelen kısık hırıltının dışında sesi çıkmaz oldu. Miran, iğde ağaçlarının yanında yukardan sessizce onu izliyordu. İzlerken, yardım edip etmeme konusunda aklı ve duyguları çatışmaya başladı. Aklı neyin nesidir bilmiyorsun, başına iş açma; bıçaklı, sarhoş, ayakta işeyen bir insanla uğraşma… Duyguları ise, insan insana elini uzatmalı, ne olursa olsun insan insana sevgiyle yaklaşmalı diyordu. Sonuçta yüreği dayanamadı, vicdani duyguları kabarıp merhamet ağır basınca tümsekten yavaşça aşağı inip yardıma gitti.

Yanına vardığında yerde kıvrılmış inleyen sarhoşu yakından incelemeye başladı. 70 yaşlarında, beyaz teni içkiden kızarmış, yüzündeki hatlar hayatın ağır yükü veya bakımsızlıktan derinleşmiş; saçlar kırlaşmış, seyrek ve ensede toplanmıştı. Üzerinde hâkî renkte bir kaban, gri bir keten pantolon, ayaklarda ucuzundan lacivert spor ayakkabı vardı. Sanki birileri yanlış zamanda yanlış hayatı yaşıyor gibiydi.

Miran yerde yatanı koltuk altlarından kavrayıp kaldırmaya çalıştı ama kaldıramaya gücü yetmedi. Yerde yatan da hiç kalkmaya niyeti yokmuş gibi hareketsiz kaldı; yatık vaziyete, konuşamıyor, zor derinden kesik kesik nefes alıyordu. Birkaç kez denedi, kaldırmada başarılı olamayınca:

-Ben seni sırtıma alıp taşıyamam, zaten kendimi zor taşıyorum. Yüzün tümseğe gelecek şekilde çevireceğim seni. Kendin kedi gibi tırmanıp tümseği çıkacaksın, ben de seni çekeceğim. Anlaştık mı?

Yerde yatan olur anlamında başını salladı. Miran dediklerini uygulayarak kumsaldan adamı zor bela ter içinde kalarak yukarı çıkardı ve ardından da iş yaşamında ve siyasi çalışmalarında hep yöneticilik yapmış olmasının vermiş olduğu bir alışkanlıkla farkında olmadan talimatı yağdırdı:

-Burada otur, ayaklarını iyice uzat ve sırtını da güzelce ağacının gövdesine yasla. Tam dik otur. Derin derin burnundan nefes al, ağzından nefesini ver. Burnundan nefes al, ağzından nefesini ver, diye bir çırpıda yapması gerekenleri sıraladı.

 

Adamcağız başını sallayıp yavaş yavaş söylenen şekilde nefes alıp vermeye başladı. Biraz sonra kendine gelir gibi oldu. Yağmurun eli kulağında olduğunu ve artık bulunduğu yerden uzaklaşma vaktinin geldiğini düşünen Miran, kendine söylemek istediği şeyi sanki sarhoşa söyler gibi seslenerek:

-Unutma iki gözüm: Her düşüşte direnerek yerden kalkıştır yaşamak, dedi ve ardından da duygu yoğunluğunda evinin yolunu tuttu. (25 Şubat 2025/Ayvalık)

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
Diyarbakır'da dışkı eziyeti: Muhtar olayı anlattı
Diyarbakır'da dışkı eziyeti: Muhtar olayı anlattı
Diyarbakır’da vahşi cinayet; Kız kardeşini döverek öldürdü
Diyarbakır’da vahşi cinayet; Kız kardeşini döverek öldürdü