Advert
BAŞA–RTAœSAœ A–ZGAœRLAœĞAœ;  A‡ALINAN A–ZGAœVENiN  iADESiDiR!!!

BAŞA–RTAœSAœ A–ZGAœRLAœĞAœ; A‡ALINAN A–ZGAœVENiN iADESiDiR!!!

Genç bir kız küçük bir ilçeden ile taşınıyordu, okuldaki öğretmenlerinin daha iyi bir okula gitmesi için ailesini ikna edişiyle.

Bu içerik 6802 kez okundu.
Çocukken Türkçe dersi kötü olan arkadaşlarına verilen etütlere katılırdı öğretmeninden aldığı izinle, iyi derslerinden dolayı “sınıfın başbakanı” ilan edilse de. En sevmediği günler tatillerdi. Ailesinden gizli sokak lambasının ışığında gece yarıları roman bitirirdi. Babası onu Sağlık Meslek Lisesi’ne kaydettirdiğinde başka bir liseye kaydını almak için çok uğraştı; çünkü kısa yoldan meslek sahibi olmak değil üniversite okumak, daha çok okumak ve daha çok öğrenmek istiyordu. Kimsenin onu anlamasını beklemiyordu.  Sevdiği mesleği icra edebilmek için dershaneye gitmesi gerektiğini biliyordu ve o zamanlar azmini yitirmemişti. Dereceye girdi, ücretsiz kayıt yaptırma hakkı kazandı. Okuduğu lisede sözel bölümü tercih etti okul derecesi var iken; çünkü  gözü yükseklerde, parada  değil sevdiği işteydi; insanları anlayabileceği işinde.
Diyanet’in düzenlediği okullar arası bilgi yarışmasında kazandı ilk Kuran’ını ve evlerinde artık Kitapların hası, hakikisi vardı. Okudu ve ufku açıldı. Her zaman gittiği kitapçıdaki, islamiyet’i seçmiş ingiliz amcanın  hediye ettiği kitaplardan öğrendi diniyle ilgili ilk bilgilerini ne gariptir ki ve okudu,anladı, secdelerle tanıştı.
Tercihlerini yaparken gizlice istediği bölümü diğer bölümlerin üzerine koydu ve sonuç kalbindeki dilekti, duasıydı.. Rabbi dualarını kabul etmiş, alan dışı olduğu halde dilediği bölümü kazanmasını sağlamıştı. O zamanlar çok da popüler olmadığı için bölümüne karşı çıkan; cesaretinden, girişkenliğinden, çalışkanlığından dolayı komiser, hakim,kaymakam, gazeteci, diplomat vb. olmasını isteyen ailesine aldırmadı, dilediği bölüme kaydını yaptırdı.
 Büyük şehrin yalnız sokaklarında Rabbine sığındı, ailesine en muhtaç olduğu anlarda bile idealine. O zamanlar için lüks olan özel yurtlardandı arkadaşları ve özel araçları vardı ama aralarındaki iletişime engel olamazdı ona göre hiçbir şey… Depremle birlikte  tefekkürle tanıştı ve yolu tesettüre açıldı. Kalbine düşen sevdasının adını keşfediverdi. O sabah kalktı ve bursu ile kendine seçtiği yol için başörtüsü aldı. Taktı ve bir daha hiç çıkarmamak için dua etti. Çok sevmekten hiç vazgeçmedi.ilk defa bu kadar rahat adımladı, sanki bir zırh kuşanmıştı. Manevi bir zırhı, huzuru…  Daha özgürdü artık, kendini saklama özgürlüğü ne güzeldi. Anlamayan, küçümseyen arkadaşlarına aldırmadı, derse almayan hocalarına, alaycı bakışlara, odasına çağıran öğretim üyelerine, askeri araçla onu şikayete gelen akrabalarına. O daha çok sarıldı sevdasına , inancına, fikrine, azmine  ve kimseye kızmadı. Onun gönlünde, onların tabiriyle “ondan olmayanlara” bile yer vardı. O, insanın kalbine- insanlığına bakardı, giyimine değil.  Diğerlerinin sandığı gibi kimsenin günahkar olduğunu iddia etmiyordu hatta en günahkar olarak kendini biliyordu. Kendisini küçümseyen hemcinslerine olan sevgisi mani olamıyordu bakışlar altında ezilişine ve onların yanında başörtüsünden değil kendinden utanıyordu.
Alınmadığı seçmeli dersler,  arkadaş önündeki azarlar  gururunu kırsa da incitmedi, ilim hakkının elinden alınması kadar. “Kızlar okula” kampanyaları başörtüsü olan kızları kapsamıyordu, zamanla anlayacaktı. istediği değil başörtülü alındığı dersleri seçti, buna da şükretti;  kampüse, fakülteye alınmayan inanç suçlu(!)ları varken. inancından  dolayı  öğrenme hakkını önleyenlere beddua etmedi, “bilmiyorlar” diyen Resul’den iyi mi bilecekti hüznü, tepki vermeyi. inancını, özgürlüğünü korumaya çalışırken girişimciliğini, karalılığını, cesaretini,  özgüvenini kaybetti. Artık daha alçak sesle konuşuyor, daha silik yaşıyordu. Mizacı değişti, sindi, ezildi, dayaktan korkan çocuk kadar korkaklaştı.
Yüksek lisans hakkı elinden alındığında ve  diplomalı işsizler sınıfına katıldığında üzüldüğü kadar üzülmemişti babası ondan utanıp, akrabaları onu reddettiğinde.  insanın kendini göstermeme özgürlüğü kimseye zarar vermiyordu oysa. Çalış-a-madığı için yıllarca eğitimsiz, bilgisiz muamelesi gördü. Susturuluş ve ezilişle kendini ifade etmeyi unuttu. Obsesifçe not, bilgi toplamaya devam etti kanunların izin verdiği  ölçüde tabi. Bilgi dilenciliği yaptı, kariyerine devam edenlerden garipçe.
Ve mesleğini icra edeceği günü bekledi, kitap yüklü merkep olarak.  Bilgilerini aktarmak, dağıtmak için her kapıyı çaldı, anlaşılamadı. Oysa o almaya ve vermeye açtı, açlığa mahkum edilmişti. Tek tutuklu başörtüsü takanlardı; ne büyük suçtu. Nasıl bir mahrumluktu anlaşılmaktan, adaletten, özgürlükten, faydalı olmaktan mahrum edilmek. Haksızlığın karşısında olan yüreğinde, kendi hakkını koruyacak güç kalmamıştı. Yardımcı olma, faydalı olma hakkı başörtülü olana yoktu. Omuzları çöktü, gözlerinin umut ışığı söndü, özgüvenin anlamını dahi unuttu. Azmi, umudu yitti, ezildi. Ve sustu, pes etti.ikinci sınıf insan olmaya alışmıştı, öteki olmaya. Engellenmeye. Sindi, sindirildi.  Yıllarca, anne koynundan itilen  üvey evlat hüznüyle, yalnızlığıyla uyudu. Şefkat görenleri gördükçe kan ağladı, özgürlüklerini değil; sevilişlerini, kıymetlerini, dik duruşlarını kıskandı. Tek farkı başörtüsü iken hep (devlet)ana kokusuna hasret kaldı. Bu devletin öz evladından çok severken vatanını, insanları; onlar kadar sevilmedi, bir mikrop gibi itelendi. Korunmadı hiç, sahipsizdi ama Rabbine tevekkülle sabretti. Kimsesiz, değersiz,  işe yaramaz, kusurlu idi. Çirkin ördekti… Hiç bu kadar kıymetsiz hissetmemişti.
Öğrenme , öğretme, faydalı olma aşkı buram buram tüterken evlendi, anne oldu. Hayattan, ideallerinden vazgeçti. Çalışan bazı hemcinsleri tarafından ötekileştirilmeye, horlanılmaya devam etse de mutlu olmaya çalıştı. Kendisi kendisiyle konuşma alışkanlığını bırakamadı artık dinleyeni olsa bile. Hayata diğerlerinden bir adım geride başlamayacak, engellenmelerle kendine olan saygısını kaybetmeyecek kadar güçlü evlatlar  yetiştirmeyi arzuladı  . Kendini sayamadan, sevemeden yaşamaya çalıştı ta ki onu vebalı sanan kapılar ona açılana dek. Ve bir haber  okudu, inanamadı…“Kamuda başörtüne özgürlük”….
Kamuya adım atabilecekti artık; dileği ayağa kalkabilmek, yitik saygısını kazanabilmekti . Çünkü azmi, cesareti çoktan yitmiş , en çok da kendine sevgisini, saygısını, güvenini kaybetmişti… Ve şükretti  onu hiç yalnız bırakmayan Rabbine dua ve sabır ile… “Hamdolsun” dedi…
 Ve başörtüyle buluştuğu ilk gün takvim yaprağında okuduğu ayet geldi yorgun zihnine:
“”Bir kere azmettikten sonra artık Allah’a güvenip dayan.”(Al-i imran)
“Bilir misiniz? En zoru sevilmemek, sayılmamak değil kendini sevip sayamamaktır, özgüvenini yitirmektir” dedi yılların verdiği alışkanlıkla sessizce…
DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
Ehliyette yeni dönem: Testi geçemeyen trafiğe çıkamayacak
Ehliyette yeni dönem: Testi geçemeyen trafiğe çıkamayacak
Seçim bitti kavgası bitmedi: Diyarbakır’daki kavgada 4 kişi yaralandı
Seçim bitti kavgası bitmedi: Diyarbakır’daki kavgada 4 kişi yaralandı