Gittikçe tırmanan ve taraflığa sürükleyen bir Hükümet- Cemaat(Camia) tartışmasına sahne oluyor ülkemiz. Yaşanan zıtlaşma ve gerilimin gelinen son noktası yolsuzluk ve rüşvet operasyonları. Suçlar hükmen sabit olmadıkça kişilerin suçsuz kabul edilmesi esastır ve Peygamberimizin adalet irşadından nasiplenenlerin gereğini yapmakta tereddüt etmeyecekleri zannımdır.
Tartışmaların nasıl büyüdüğünün seyri; işin ciddiyeti, tutumlarımızın önemi konusunda bizi bir kez daha ikaz ediyor. Bu tartışmanın iki tarafın da liderlerinin yönlendirmesiyle olmadığı, taraf olanların tavırlarından kaynaklandığına (bazıları tarafından da körüklenerek büyütüldüğüne) inanıyorum.
Camiaya bağlı yayın organlarının Başbakana karşı takındıkları olumsuz tavır ve beyanları alevlerin büyümesi ve sıçraması eşiğini oluşturdu. Buradan hareketle tekrar fark ediyoruz ki TOPLUMLARI, KALABALIKLARI YÖNLENDiRENLER DAHA HASSAS DAVRANMALI, DAHA DiKKATLi OLMALI. iki tarafın içinde de liderlerden bağımsız ancak gönül bağı nedeniyle duygusal hassasiyetlerinden kaynaklı bir karalamayla hareket eden oluşumlar ve bireyler oldu. Sevgide AŞIRI GiDENLERden olmaktır, SEVDiĞiMiZi HiÇ HATASIZ KABUL EDiP, ONA KARŞI OLANLARA topyekun KARŞI OLMAK.
Her seçim öncesi gördüğümüz iktidarı zayıflatma, siyaseti itibarsızlaştırma hadiselerinin bir benzeri yaşanıyor yine. Hükümeti seçim öncesi halk desteğinden mahrum etmek isteyenler kaçırmıyor hiçbir fırsatı. Hizmet hareketini ya da AKP’ye karşı olanlar acımasızca beyanlarda bulunuyor kendinden olmayan, ötekileştirdiği hakkında. Bazı yayın kuruluşları ve bireyler tarafından bazen bilerek bazen bilmeyerek tartışma alevlendirilip, daha programlı ve kapsamlı olarak lanse ediyor. Fitne unsurlarına ve FiTNEYE KARŞI (uyanık) OLMALIYIZ.Her zaman BARIŞ VE HOŞGÖRÜDEN YANA OLMALI, BiRLiK VE BERABERLiĞE KATKI SAĞLAMALI TUTUMLARIMIZ.
ALLAH demenin yasak olduğu, iNANDIĞIMIZ GiBi YAŞAYAMADIĞIMIZ , sağ-sol KAVGALARININ can aldığı , IRKÇILIĞIN MEŞRULAŞTIĞI nice dönemlerden geçip bugünkü noktaya geldiğimizin idrakinde olmalı ve bu bölünmeye duyarsız kalmamalıyız.
Artık egolarımızın tatmini için hareket etmemeyi öğrenmiş olmamız gerekmez mi? Artık KALBiNDE ZERRE KADAR KiBiR OLANIN CENNETE GiREMEYECEĞi ayetiyle yaşamamız gerekmez mi? Üstünlüğün takvayla olduğunu unutup üstünlük psikolojisine bürünüyoruz her rüzgarda. Oysa ÖZELEŞTiRi sahibi OLMALI BiR MÜSLÜMAN önce, BAŞKALARINI SUÇLAMAK YERiNE KENDiNi ELEŞTiRMELi.
VE KiTLE PSiKOLOJiSiNDEN KURTULUP BiREYLERiN YANLIŞINI, HATASINI GENELE MAL ETMEMELi.
En iyi bildiğimiz şey taraf, taraftar olmak. Taraf olduğumuz takım, etnik köken, mezhep, tarikat, cemaat, parti, görüş vs. için yıllarca Haktan uzak haksız bir savaşın içine girilmedi mi bu ülkede?… Bizden olanı bütünüyle hoş görüp onaylarken, savunurken; bizden olmayanı yargılamadık mı?…
ÖTEKiLEŞTiRDiKLERiMiZi ELEŞTiRDiK TOPLUCA, “BiZ” LEŞTiRDiKLERiMiZi KORUDUK HER DURUMDA, iLAHi HESABIN BiREYSEL OLARAK VERiLDiĞi, iKAZINA RAĞMEN.
Kendimizi ve çevremizi hoşgörüye,sükunete sevk etmeliyiz gücümüz yettiğince. “BEYAN esatır” deyip liderlerin sulhtan yana olduğu beyanını dikkate almalı, haksız karalamaların tarafı olmayı reddetmeliyiz. TARAF OLACAKSAK birlik, beraberlikten yana, barış ve hoşgörü yanlısı, taraftarı olmalıyız.Yangını körüklemeyelim,, kutuplaşmaların tuzağına düşmeyelim. YANGINLARA ARTIK benzin değil SU TAŞIYALIM, gagasıyla ancak bir damla su getirebilen bir serçe olsak bile…