En büyük servettir huzur. Dünyada hiçbir şey huzurun geldiği kadar mutlu edemez insanı. Huzur adı gibidir, durudur. Bugünlerde bir ekmek kadar, bi su kadar ihtiyaç duyuyoruz ve önemini bir kez daha anlıyoruz HUZUR’un.. Allah’ım bizi sensiz ve huzursuz bırakma. Huzur ver YARABB..!
içim yanıyor. Memleketin haline, insanların asık yüzlerine, umutsuzluğuna, yarından umudu olmamasına, insanların ölmesine, camilerin, tarihi mekanların bir bir yanmasına içim yanıyor. Sıkıntılıyım. Huzursuzum!..
Huzursuzluğum, her halime yansıyor!..Huzur arıyorum. Huzur! Bu aradığımı sadece ben değil, bütün kent, bütün bölge ve bütün ülke arıyor ve istiyor aslında.
Aylardır, kan gözyaşı, çatışma, ölüm, yasak ve koskoca karanlık bir tablo var karşımızda. Artık aynamız kararmış, o beyazlığı, aydınlığı göremez hale gelmişiz. Umut veren, ‘oh be’ dedirtecek güzellikler duymaya, görmeye adete hasret kalmış, her gün her saat olumsuz, yüreğimizi kanatan, içimizi yakan haber ve duyumlar almaktan bıkmış üşenmiş durumdayız.
Yeter..Yeter..Yeter.. Allah aşkına yeter.. Artık kaldıracak mecalimiz kalmadı. Artık acıları taşıyacak yüreğimiz kalmadı. Vallahi kalmadı, billahi kalmadı.
Bir ekmek gibi, bir su gibi huzur arıyoruz. Çok ihtiyacımız var.! Kardeşlik duygusu yerini çatışmaya bırakmış. Hoşgörü yerini kavgaya bırakmış. Diyalog ve müzakere yerini ölümlere bırakmış. Allah kahretsin.!
Peki çok istediğimiz hayat memat dediğimiz şeyi bize vermek çok mu zor.? Biz çok mu büyük bir şey istiyoruz? Hayır aslında istediğimiz çok basit bir şey. Karşılıklı oturup konuşarak var olan meseleyi çözmek. Bir düşman gibi değil. iki öz kardeş gibi.
Zaten kardeş değilmiyiz.!