Ancak koruculuk sisteminin devam etmesi dönüşlere engel olan nedenlerin başında geliyor. Geçmişte bu anlamda aralarında husumet oluşan aile ile korucular var. Korucularla husumeti olan aileler geri dönmeye pek istekli değiller. O yüzden geri dönüşlerin istenilen düzeyde gerçekleşmesi için koruculuk sisteminin de artık devre dışı olması gerekir.
Yaşanan çatışmalı süreçten en çok zarar gören kesimde evini terk etmek zorunda kalan insanlar. Özelikle 1990 ile 1998 yılları arasında sessiz ve büyük bir taşınma yaşandı bölgeden. Güneydoğu’dan ülkenin dört bir tarafına insan göçü yaşandı. 2002’den sonra bu insanların evlerine geri dönmeleri için devlet, ‘Köye Geri Dönüş’ adı altında bir proje hayata geçirdi. Kısmen de başarılı oldu bu proje. Kent yaşamına ayak uyduramayan, yaşam kalitesini artıramayan, hep ekonomik sıkıntılarla mücadele etmek zorunda olan ve geri dönmede endişesi olmayan insanlar bu proje kapsamında köylerine geri döndü. Ancak çok geniş bir kesimi dönmedi. Dönmemenin birden fazla nedeni var. En büyük neden devam eden koruculuk sistemi ve aile ferdinin yani gençlerin artık kent yaşamına alışmaları.
Devam eden koruculuk sistemi geri dönüşlere engel olan önemli bir neden. Çünkü geçmişte korucu aileleri ile koruculuğu kabul etmeyen aileler arasında tartışmalar, kavgalar ve hatta kan davalar oldu. Halen aralarında husumet olanlar var. Birde insanların kafasında var olan soru işaretleri ve endişeler. ‘Tekrar şiddetli bir çatışma olur mu?, Korucular bizim rahat bir yaşam sürmemize izin verir mi? Tarlamızı sebze bahçemizi tekrardan ete bilecek miyiz? gibi cevabını bilmedikleri sorular var kafalarında. Bu nedenle geri dönme konusunda endişe yaşıyorlardı. Ben bunu nerden biliyorum? Çünkü zaman zaman göç etmiş ailelerle görüşüp konuşuyorum
Şimdi çözüm süreciyle birlikte bölgede çok olumlu gelişmeler yaşanıyor. Artık dağlarda silah yerine kuşlar ötecek ağaçlar açacak. Yem yeşille bürünmüş yaylalarda hayvanlar otlanacak. işte bu süreç köyüne geri dönmek isteyenlerin kafasında yukarıda belirttiğim endişelerin de yok olmasını sağlıyor. Köyüne geri dönmek için hazırlıklara başlayan ailelerin de olduğunu duydum.
Geri dönmeye herkes istekli fakat geniş bir kesim de dönecek gibi görünmüyor. Aile Ferdilerinin yani gençlerin kent yaşamını bırakıp köye dönüp burada yaşam sürmeye açıkçası pek istekli görünmüyor. Aile reisi yani baba çok istemesine rağmen çocuğu istemiyor diye çoğunu da şehirde bir başına bırakıp geri dönemiyor.
Aslında geçmişte göç edenler, çokta isteyerek kentlere gitmemişler. Sürünmek için de değil, iyi bir hayatın hayalleriyle gitmişler. Fakat hesap çarşıya uymamış. Geride tarlaları kalmış, bir de, çoğu yanmış evleri. Geri dönünce ne bulacaklarını, nelerle karşılaşacaklarını pek bilmiyorlar, tedirginler. Güneydoğu’daki kent merkezlerine göçenler, ilk planda kendilerini yakın diye buralara attıklarını, niyetlerinin daha sonra Batı illerine- hatta bazıları Avrupa'ya- geçmek olduğunu anlatıyorlar, ardından ekliyorlar: "Fakat nerde.. Çakılıp kaldık buralara. Bir yere gidemeyiz artık. Yemeye ekmek bulamıyoruz, biz kim Izmir'e, Istanbul'a kadar gitmek kim?" Ancak bazılarının hesabı çarşıya uymuş. Özelikle batı da yerleşmiş ve yaşam standardını oldukça iyileştirmiş ailelerde var. Onlar zaten artık isteseler de dönemezler. Çünkü artık bir düzenleri ve tezgahları var.
Ancak hesabı çarşıya uymamış şehirde yoksullukla mücadele eden sayıları oldukça yüksel olan aileler var. Bunların tamamı varoşlarda yaşıyor. Tümü sosyal yardımlaşma vakfı aracılığıyla aldıkları ayni ve nakti yardımlarla yaşamlarını sürdürüyorlar. Bu insanlarımızın kafasında geri dönme planı var mı yok mu bilemiyorum. Ama bir çoğunun kafasında ‘ Hadi köyümüze geri dönelim mi? düşüncesi var. Ben öyle tahmin ediyorum ki, küçümsenmeyecek düzeyde aile önümüzdeki günlerde köylerine geri dönecek.