Teknolojik Devrim, Değişim ve Örgütler
Müslüm Üzülmez

Teknolojik Devrim, Değişim ve Örgütler

Bu içerik 25 kez okundu.

Müslüm Üzülmez

“Bir slogan üretmeyi göze alabilseydim, bilim adamları geleceği hücrelerinde taşır derdim.” C. P. Snow

Her şey değişime uğruyor ya da uğratılıyor.

Sanal teknolojik bir devrim yaşatılıyor çaktırılmadan, çok güçlü bir şekilde her şey sil baştan yeniden düzenleniyor ya da değiştiriliyor, hem de çok hızlı. Küresel boyutta toplumsal bir değişim...

“İnsanlaştırılmış makineler ve bir makine gibi kusursuz insanlar” döneminin sanki arafındayız.

Britanyalı bilim insanı C. P. Snow yaşanan bu değişimi şu sözlerle tanımlıyor:

“Bu yüzyıla kadar bütün insanlık tarihinde, toplumsal değişmenin hızı çok yavaştı. Öyle yavaştı ki, bir kişinin ömrü içinde farkına varılmayabiliyordu. Artık durum böyle değil. Değişim hızı öyle arttı ki, hayal gücümüz ona yetişemiyor.” (C. P. Snow, İki Kültür, TÜBİTAK Yayınları, Çev. Tuncay Birkan, s. 137.)

Kısacası, teknoloji kanatlanmış uçuyor, enformasyon ve toplumsal değişimin hızı bundan sonra kim bilir nerelere varacak?

Ben, bir mühendis ve yönetici olarak birçok özel sektör ve kamu kurumunda çalıştım, ayrıca 1980 öncesi bir işçi sendikasında ve illegal siyasi bir partide bölgesel düzeyde yöneticilik yaptım. Bu deneyimlerimin ışığında teknolojik devrimin getirmiş olduğu veya getireceği değişimin, başka şeyleri şimdilik bir tarafa bırakarak, sadece kurum ve kuruluşlara, kısacası örgütlere olası etkisine ilişkin bazı düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Malum, teknoloji geometrik hızla ilerliyor. Çok değil, yakın bir zamanda, üç beş yıl içerisinde her türden faaliyet gösteren (kamu kurumları da dahil) tüm kurum ve kuruluşlar, kısacası örgütler enformasyonu esas alan bilgiye dayalı ve/veya bilgiyle donanımlı kuruluşlar alacak veya olmak zorunda kalacaklardır. Bunu başaramayanlar ya etkisiz, geride kalıp nal toplayacak ya da yok olacaktır.

Bunun nedeni, enformasyonun hayatın dinamiği olmasıdır.

Enformasyon teknolojilerini en iyi bilenlerden ABD’li bilgisayar bilimcisi Chris Langton yaptığı araştırmaları anlatırken, hayatın, “enformasyon işleme yeteneğine inanılmaz ölçüde dayalı” olduğunu belirtir. Ve devamında da hayatın, enformasyon depoladığını, duyusal enformasyonun haritasını çıkardığını ve eylem üretebilmek için bu enformasyonda karmaşık dönüşümlere gittiğini söyler. (M. M. Waldrop, KARMAŞIKLIK/ Düzen ve Kaosun Eşiğinde Beliren Bilim, Çev. Z. Dicleli, Türk Henkel Dergisi Yayınları, s.263.)

Böylesi bu durum karşısında, o zaman, geleceğe dair düşüncesi ya da plan ve programı olanlar için zorunlu, var olması gereken ilk şey enformasyon ve enformasyon teknolojisinin gerekliliğidir.

Günümüzde zaten neredeyse enformasyon teknolojisi her şeyin başı, odak noktası haline geldi.

Enformasyon ve enformasyon teknolojisi böyle çok hızlı bir şekilde yaygınlaştıkça her şeyi değiştirmekle kalmayıp, aynı zamanda örgütlerde yapısal değişimi ve özellikle yenilenme ihtiyacını dayatacaktır.

Yani teknolojinin yaygınlık kazanmasıyla uzmanlaşma, veri toplama, analiz yapma ve tanı koyma hızlanacak; yapılan işlerin hem niceliği ve hem de niteliği gelişecektir.

Bunun gerçek manada olabilmesi veya gelişmenin sağlanabilmesi de ancak enformasyon teknolojisinin yaygın, tüm kademelerde kullanımına bağlı.

Bu gerçekleştiği zaman karar süreçleri, düşünme biçimleri, yönetim yapısı, işin ya da işlerin yapılış biçimi dönüşüme uğramaya başlayacaktır (başladı da…).

Günümüzde teknolojinin çeşitlenmesi, çoğalması ve çok kısa sürede eskimesi (yani yeni modellerin geliştirilmesi veya çıkması) çok hızlı ve daha da hızlanacaktır. Dünyayı değiştiren makineler akıllanarak kendilerini de değiştirmeye başladı çünkü. Ayrıca teknolojinin kendi kendisini hızlandıran bir özelliğe sahip olduğunu da unutmayalım.

Tüm bu nedenlerden dolay, treni kaçırmak istemeyen kuruluşlar, örgütler sürekli teknolojideki gelişmeleri takip etmek zorundadır.

Açıkçası, yakın geleceğin oluşumları/ örgütleri enformasyona dayalı kuruluşlar olacak! Ve, bilgiye dayalı bireyler ve kuruluşlar geleceği belirleyeceklerin listesinde ilk sıralarda yer alacaklardır.

Şimdi sancılı bir dönemden geçiliyor, farkında olunmasa bile dönüşüm süreci yaşanmaya başlandı. Yaşanan bu dönüşüm süreci ile birlikte diğer gelişmelere paralel olarak kuruluşlarda/ örgütlerde eşzamanlılık denilen şey gerçekleşti, gerçekleşiyor. Ki, bunu bugün kendiliğinden yaşıyoruz: Anında konuşma, anında yazı, anında ses, anında görüntü… tekli veya çok katılımlı olarak. Ve daha neler…

Çalışma ve faaliyetlerde eşzamanlılık oluştuğu zaman çok hızlı fikir yürütme yeteneğine sahip olmak, karar vermek, sorumluluk almak ve hareket etmek gerekir. Bu da birey ve bireysel sorumluluğu ön plana çıkarır/çıkarıyor.

Böylesi bir durum yöneticilerin eleştiriye açık olmalarını, insanların düşüncelerine değer vermeyi, getirilen öneri ve ortaya sürülen düşünceleri değerlendirmeye almalarını, bilgi ve enformasyonu yönetmeyi bilmelerini gerektiriyor. Kısacası, yönetim ve yöneticiler mevcut düşüncelerini değişim perspektifine uygun bir şekilde yeniden gözden geçirip çalışmalarında yeni politikalar geliştirmelidir.

Tabi bunların olabilmesi için de kurum ve kuruluşlarda, dahası ülkede demokratik bir anlayış ve kültürün, hukuk ve adaletin olması gerekir.

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
Diyarbakır’da görevli polis kazada can verdi
Diyarbakır’da görevli polis kazada can verdi
Ergani'de kiralık türbe alanı: WC, otopark, çay bahçesi ve büfe var!
Ergani'de kiralık türbe alanı: WC, otopark, çay bahçesi ve büfe var!