Açık söylemek gerekirse, son zamanlarda oluşan iklim, Kürt sorununda 'bahar havası' estirdi ve umutları yeşertti. Belli aralıklarla yaşanan çatışmalar ve gelen şehit haberleri bile bu iyimser havayı bozamadı. Ta ki önceki güne kadar. insanların ölmesine hepimiz üzülüyoruz. Kimse buna seyirci kalmamalı. Çözüm için başta siyaset kurumu olmak üzere herkes ellini taşın altına koymalı artık. Her geçen gün gencecik fidanlar toprağa gömülüyor, ana yüreği yanıp parçalanıyor. Nereye kadar?
Dağlıca baskınından sonra konuşulanlara baktığımızda, hiçbir söylem barışa, bu işin çözümüne katkı sunmuyor. Birileri, ‘ Güvenlik zafiyetinden, bir diğeri, Kandil’e operasyonların yapılmasından’ bahsediyor. 30 yıldır devam eden operasyonlar var. Akan kanı durdur mu? Bu işi çözdü mü? Hayır. Bu işin operasyonlarla, şiddetle ve silahla çözülmeyeceğini maalesef halen anlamayan bazı kimseler var. Bunların başını da MHP çekiyor.
Kürt sorununun, demokratik yollarla çözülmeyişinden ötürü sürdürülmekte olan savaş, ülke kaynaklarını tüketmekte olduğu gibi, ülkenin gelecekteki ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel gelişimini de ipotek altına almaktadır. Her şeyden önce insanlar fidan olmaktadır. Kürt sorunu, tarihsel, siyasal ve sosyal boyutları olan, Osmanlı imparatorluğundan Türkiye Cumhuriyeti‘ne devredilen bir sorundur.
Bu sorunun çözümünü, ‘güvenlikçi’ zihniyet engellediği gibi bugüne gelmesine de vesile oldu. Sorunun 30 yıldır uygulanan yöntem ve politikalarla çözülmediği aşikar olmasına rağmen halen, ‘ Operasyon’ demek acizliktir, bu işin çözülmesini istememektir.
MHP’yi eleşÖnceki akşam bir televizyon kanalında MHP’li bir Milletvekili kalkmış, ‘ Bölgeye özel hareket polisleri gönderilsin, bölgede tekrar OHAL ilan edilsin’ diyor. Ya Allah aşkına bu talep karşında gel de sus. Bölgede yaşayan biri olarak OHAL denildi mi aklıma, ‘ Faili meçhul cinayet, adam kaçırma, anti demokratik bir çok uygulama’ aklıma geliyor. Bölge halkı halen OHAL’in bıraktığı o kötü psikolojiyi tam olarak üzerinden atamamışken, halka bu yöntemi tekrar reva görmek en büyük bölücülüktür. Yıllarca devam eden OHAL neyi çözdü. Sorunu daha da karmaşık hale getirip büyümesine neden olmaktan başka neye yaradı OHAL.
Evet. Dağlıca baskının ardından, takip edebildiğim kadarıyla bazı siyasetçi, sivil toplum örgüt temsilcisi, akademisyen, araştırmacı, aydın ve yazarların söylemleri, barışa katkı sunmadığını kanaati oluşturdu bende.
Doğrusu en makul açıklama BDP cephesinden geldi. Demirtaş’ın Allah’ını seven bu ateşe bir damla su döksün’ sözleri takdire şayandı. Demirtaş, PKK’ya da ‘Her türlü silahlı eyleme son verin’ çağrısında bulunması son derece önemli bir çıkıştı. Çünkü daha düne kadar ‘Kimse bizden PKK’ya silah bırakın çağrısı yapmamızı istemesin’ diyen BDP, yaşanan ölümler karşısında kendi kendini tekzip ederek, PKK’ya ‘silahlı eyleme son verin’ çağrısında bulunuyordu. Bu çağrı önemsenmeli ve desteklenmelidir.
AK Parti müzakere ve diyalog görüşmelerini biran önce başlatmalıdır. ‘Analar ağlamasın’ sloganıyla yola çıkan ve açılım başlatan hükümet, açılımı kaldığı yerden sürdürmeye başlamalıdır. Bugün Diyarbakır’da, Trabzon’da, Muş’ta, Giresun’da, izmir’de ve Konya’da analar ağlıyor. Kürt ve Türk analarının acısı bir. Aynı acıyı yaşıyorlar, yüreklerine parça parça ateşler düşmüş yanıyor. Onlara yüce Allah’ımdan sabırlar dillerken, siyaset kurumunu da anaların daha fazla ağlamaması için göreve davet ediyoruz. Son olarak sayın Demirtaş’ın da ifade ettiği gibi, ‘ Allah’ını seven bu ateşe bir damla su döksün’ diyor bu kardeş kavgasına son verilmesini arzu ediyoruz.
