Öyle ki ince bir ip üzerinde oyun oynuyoruz gibi her yanımız tehlikelerle dolu. Her an farklı bir kopma olacak endişesiyle yaşıyoruz günlerimizi. Kim sebep, kim sebep değil ya da kim masum, kim gaddar kestirmek ve bunu belirleyerek olumlu bir sunuca varmak imkânsız bir hal aldı. Giriş kolay oluyor; ama gelişmeler neticesinde çıkış imkânsız bir hale geliyor.
Ne yapacağımızı bilmeden kalıyoruz orta yerde şaşkın şaşkın. Bu şaşkınlığı elbette sebebiyet verenler var. Bunların çoğu, maskeler takmış ya da perde arkasına saklanmış sebep olduklarını izliyorlar. Bu kişiler, öyle sıradan kişiler olmadığını herkes çok iyi biliyor. En güçlülerinden ve en dokunulmazlarındandırlar. Ne yasalar, ne başka bir güç bunlara dokunmaya cesaret edemez. Girişmeye çalışanlar, kendi sonlarını trajik bir şekilde yapmaya çalışırlar.
Toplumu ve toplumu oluşturan insanlarda bir endişe varsa bu endişe dikkate değer bir endişe olduğunu bilmemiz gerekiyor. Her şekilde şiddetli etkiler oluşturabilecek olan halk, yeri geldiğinde ya da tek bireye düştüğünde çok ürkek olabiliyor. Bu şekilde dokunulmazlar yapmak istediklerini çok rahat ve hiçbir engele takılmadan yapıyorlar. Toplumdaki endişeler, rahatsızlıklar ve korkular tepeye vurduğunda işte o zaman kimse olacakların önüne geçemez. Her yer talan ve viran olmayla karşı karşıya kalır. Bu durumda da dokunulmazlar ortalıkta gözükmezler, belki de bu şekilde cereyan eden hadiseler onların işine yarıyor ve çaktırmadan da sırıtıyorlar. Bu şekilde konuyu anlatmaya çalışmam, kimseyi rahatsız etmesin. Genel olarak konuşmak ve bu genelin içerisinde birilerini işaret etmemek en doğrusu olduğu kanısındayım. Kendisini bilen zaten biliyor. Önemli olan yanlış yapanı incitmeden ve onun egosunu okşamadan yaptığı yanlışı dile getirip ona olumlu bir mesaj vermek. Bu tarz her yerde ve her koşulda olması gerektiğine inanıyorum. Çünkü tatlı dilin her yerde yararlı olduğu ve açılması en umutsuz kapıları bile açtığını çok iyi biliyoruz. Bu bilgimizi amele dönüştürerek güzel bir sonuca varabiliriz. Sıkıntılar ve rahatsızlıklar toplumu endişe sevk etmeye başlamışsa eğer hiçte iyi şeylerin olacağını düşünemeyiz. Bu durumda devleti yönetmekle sorumlu olan iktidar, yaşanan ve toplumu büyük bir rahatsızlığa sevk eden nedenlere ivediyle çözüm üretebilme becerisine sahip olabilmelidir. Eğer iktidar, bu beceriye sahip değilse krizin içinde sağ salim çıkması düşünülemez. Aynı zamanda da iktidarın temel görevlerinden biri de toplumu huzurlu bir şekilde yaşamaları için çalışmaktır. Aksine toplumu daha da geren çalışmalar imza atmaktan acil olarakçekinsin.
Türkiye’nin bir siyasi geçmişi var. Bu siyasi geçmiş içerisinde bizleri uzun yıllar en çok rahatsız eden Kürt sorunu son günlerde farklı sahneyle bizleri endişelendirmeye yetti. Buna sebep de Başbakanın sert konuşmaları büyük bir paya sahiptir. BDP milletvekilleri alışık olmadığımız bir davranış gerçekleştirmiş olabilirler. Buna ceza verilmek için uğraşmak ve kamuoyunu oluşturmak barışa hizmet etmiyor. Siyaset sopasını BDP’lilere göstermek bu ülkeyi bir sonuca götürmez. Türkiye’yi daha derin bir şekilde bir çıkmaza mahkûm eder. Bir çıkmazdan kim yarar umabilir ki! Ama bazıları işlerini bu şekilde yaptığı doğrudur. iktidar, bu şekilde bir çalışma içerisinde olmuş olsaydı açık açık söylerdik. Çünkü iktidarın sicili güzel hizmetlerle dolu olduğunu herkes biliyor. Ortamı gererek kimse bir yere varmaz.
Kim yaparsa yapsın bir netice elde edemeyeceğini çok iyi bilmelidir. AK Parti Türkiye’nin geleceği için barışçıl yeni bir yapılanmaya ihtiyacı var. Bu o kadar zor olan bir şey değil. Bölgede de güzel bir şeyler yapmak istiyorsa yapıcı olmaya özen göstermelidir. Tehditlerle, şiddete sebebiyet veren konuşmalarla iktidar hem kendisine hem de ülkeye büyük zararlar verir.
Yaşanların elbette ki bir sebebi var. Ama bu sebeplere ayni şekilde karşılık vermek haklıyken haksız duruma düşürür insan. Bu mesajı herkes kendine alarak hayatına uygulasın. Layıkıyla bu amaçla hareket edersek mesut oluruz. O zaman yeni yol haritası da kendiliğinden meydana gelmiş olur. Tabi ki yine birileri engel olmazsa…