Değerli okuyucularım merhabalar,

Bu hafta sizlere misafir olduğum muhteşem bir kentten yazıyorum. Koltukta oturmuş ve penceremden Ege’yi tam çerçeve izlerken aklıma gelecek olanları yazıyor olmam beni çok heyecanlandırıyor.

Antakya’da tanışmış olduğum değerli büyüğüm, kıymetli hayvan dostu Sevtap Henrich ile Foça’da ki çalışmalar ve yeni yapılacak bakımevi projesi hakkında bilgi alışverişi yapmak adına buraya davet edildim.

Güzel bir yolculuktan sonra soluğu hayvan hakları savunucusu ve çalışmaları ile Türkiye’ye örnek olan sn. Funda Bayri Ersoy’un yanında aldım. Hayvan hakları savunuculuğu ve aktivistliğin, hayvanseverlikten ayrı bir konu olduğunu ve insanların egolarından sıyrıldığı an bu alanda başarılı olacağımız konusunda hasbihal yaptık.

9 Eylül’ün mimarisi olan izmir-Foça, Bartın’dan sonra aşık olduğum ikinci kent. Doğal güzelliği, denizi, yeşili, insanı ve nostaljik yaşam stilleri beni kendisine adeta aşık etti. 

Foça’da bir öykü anlatılıyor ve öykü kıyı kentine çok yakışıyor. Foça’da bir Karataş varmış, bunu herkes biliyor da nerede olduğunu kimse bilmiyor. Gezip dolaşırken bu taşa basan mümkünü yok bir daha Foça’dan kopamıyor. Çok zorlanıp bir yerlere gitse de mutlaka dönüp dolaşıp gene geliyor Foça’ya. Yolu bir kez Foça’ya düşen herkes bu öyküyü duyunca dolaşıp duruyor sokaklarda. Belki Karataş’a basarım da bu güzel yerde kalırım umuduyla. Bize kalırsa Foça’nın her yeri Karataş. Foça’yı görüp de sevmemek, dönüp gelmemek mümkün değil de ondan.

Araştırmalarım Foça için devam ederken birkaç farklı sayfadan Foça’nın kara taşına basan birinin buradan ayrılamayacağı bilgisine ulaştım. Bilmeyerek bu taşa basmış olma ihtimalim çok yüksek.

Şuan içim kıpır kıpır ve sadece çok mutluyum, huzurluyum. Naz, Dobby, Bhörly, Karaburun, Sütlaç’ın başrol oynadığı Henrich malikanesinde Mükemmel bir atmosferde soluk alıyorum. 

Merkezde biraz dolaştığımda, emeklilik yaşının üstündeki amca ve teyzelerin  ekolojik anlayış içerisinde bisikletlerle gezdiğini, egenin temiz sularından ve ormanında devsa bir atmosferi ciğerlerine kadar çektiğini görüyorum.

Artık her gün uğrak yerimiz olan 9D sineması ve www.makarnabu.com işletmesinin mükemmel ailesine bir anda katılıverdim. Burada yapılan özel makarna ve erişte damağınıza eşsiz bir lezzet sunuyor. Foça’ya geldiğinizde eğer uğramazsanız çok büyük bir şey kaçırmış olacağınızı şimdiden söyleyeyim.

Yüreği Anadolu ve vatan kokan değerli insanlar hiçbir zaman masada oturup bir başkasının dedikodusunu yapmıyor. Ülkesine, vatanına nasıl daha faydalı olabilirler diye sürekli düşünce maratonunda startını alıyor.

Yer döşeme taşlarında ve ev yapılarında Rum sesi olan bu kent, mucizevi bir yaradışılın öyküsünü barındırmaktadır. 

Kıyılarında balık ve yosun kokusu duyulan bu kentte, canınız çektiği an, her yerde denize atlayıp yüzebilir, sabah çayını simit satan biri ile paylaşabilirsiniz. Foça'yı görmek bir şans; yaşamak ise bir ayrıcalıktır. Gün batımının her mevsim güzel olduğu Foça'da yelkovan kuşları, martılar, balıkçıllar, ada güvercinleri, tavşanlar, orkinoslar, yunuslar, foklar alıp başka aleme götürür insanı. Foça'ya adını veren foklar, bu kent için özel bir öneme sahiptir.

Doğa ve insan sevgisi burada iç içe yaşanır. Bakarsınız, sandalda bir kaç kişi ellerinde kancalar, kepçeler denizdeki artıkları topluyor. Bir başka gün çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve askerler kentin çeşitli yerlerine dağılmış temizlik yapıyor veya ağaç dikiyorlar.