Advert
YILLAR A–NCESi OSMANiYE  VE ŞiMDiKi ERGANi
Mustafa Üzülmez

YILLAR A–NCESi OSMANiYE VE ŞiMDiKi ERGANi

Atalarımızdan duyduğum 120 yıl öncesinde Osmaniye'de yaşananlar.

Bu içerik 10165 kez okundu.

 

O zamanlar Ergani Kalesi Makam Dağı ve çevresindeydi. Şehir adı Osmaniye idi. 1900' lerde şimdiki Ergani'ye yerleştiler. Atalarımın bana anlattıklarına göre, yıllar öncesinde;  çok değişik örf ve adetlerimiz vardı. Ama şimdi o örf ve adetlerimiz kalmamış ve  birer birer kaybolup unutulmuş. O eski günleri arar ve Ergani'me yanarım, eski neşesi eski görünümü birden kaybolup gitti. Ne kako Hüseyin var ne kako Zülküf, nede Nuho Ağa bir bir göçüp gitmişler. Kimisi diyarı gurbete, kimisi de ahirete. Artık evlerde şehriye kesmiyler, sulu dereye kasara gitmiyler, sıtma pıharına gidip çimmeyler, ense bahçaya gidip cigerli bulgur pilavı yapmıylar ve dağda, kırsalda kendiliğinden doğada yetişen yalancı sarmusak(sirim) toplayarak bulgura katıp şille pilavı yapmiylar. Analarımız sirimi doğrayıp hamura katıp ekmek yaparlardı ve çok lezzetli olurdu. Şimdi kimse bilmiyor, yapmıyor o lezzetlere hasret kaldık. Gelin geldiği zaman güvey dama çıkardı mendilin içerisindeki leblebi, halkalı nakışlı şeker, kuru üzüm ve bozuk parayı gelin içeri girerken başına dökerdi. Dökülen paralar bereket getirir diye kapışılırdı. Şeker ve leblebileri toplayıp dilek dileyip yerdik, dileğimiz olur diye Toya düğüne gelen dostlara tepsi çıkartılırdı. Kahve tepsisinin içinde kuru üzüm, badem, ceviz içi, leblebi, yünden işlenmiş bir çift çorap, mendil ve üstü oyalı yazmayla kapalı dosta ikram edilir ve  ağırlanırdı. Filan kes bu tepsiyi gönderdi derlerdi. Ben şimdi Ergani'ye ve kaybolan örf ve adetlerimize yanarım. Ermenilerle komşuluk yapardık. Müslümanlardan bir genç Ermeni bir kıza aşık oluyordu, ama Ermeniler Müslüman'a kız vermezdi. O genç sürekli o evin etrafında ve damlarda dolaşıyordu. Ermeni kız çıkıp şöyle bir şiir okuyor.
 
Dam başında inekler
Ağzı dolu sinekler 
Babam size kız vermez 
Gidin buradan inekler
 
50 yıl öncesine kadar makam dağının çevresine çok kar yağardı ve o zaman atalarımız orada kar basar harmanlardı, üzerini samanla kapatıp yazın sıcağında testereyle kesip eşekler sırtında şehre getirip şimdiki yoğurt pazarında vişne şurubu, limonata, ayran yapılıp içerisine kar koyup halka satılırdı. Şimdi o karda yok, o limonatayı satanda yok. O zaman elektrik yoktu. Efe Osman yokki, makam dağında bastığı kardan limonata yapsın, Nedirhan gözler yok ki, toylarda klarnet çalsın, defçi pembe yokki def çalsın, elli gram şekeri söylesin, Hasibe Nine Kuşpembe yok ki ebelik yapsın. Eskilerden kim kaldı ki Çaruk Zelo, Çaruk Fatma, Kanlı Paşa, Pilav Ağa, Part yen Arif var Ahmet, Demo Halil nice böyle değerli şahsiyetleri kaybettik. Bu şahsiyetler bizi etraflarına toplar bizlere masal anlatırdı, kaybolan örf ve adetlerimizi anlatırlardı. Şimdi Ergani'ye baktığımız zaman birçoğu evlerini terk etmiş, kapılarını kilitlemiş tokiye, sitelere göç etmiş. Evler harabe, balici ve tinercilere mekan olmuş, ne komşuluk kaldı ne ahbaplık hepsi birer birer kayboldu. Ben ona yanarım.
 
Sahipsiz kalan bağlar olmuş hopan
Bağrı yanık olur yerinden kopan
Bin pişmandır yerinden kopan.
 
mustafauzulmez@hotmail.com
DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
Yaz bitti Ergani'de anız yangınları bir bitmedi!
Yaz bitti Ergani'de anız yangınları bir bitmedi!
Diyarbakırlı vekil: İdam geri gelsin
Diyarbakırlı vekil: İdam geri gelsin