Advert
24 Ocak 2001; Kara bir gün.
Naci SAPAN

24 Ocak 2001; Kara bir gün.

Hürriyet büroda oturuyorum.

Bu içerik 6512 kez okundu.

Saat 17.45.

Bir anda telsizlerden normal olmayan bir hareketlilik seziyorum.

Anonslar normal değil.

Şehitlik semti lafları ile birlikte silahlı saldırı kelimelerini anlıyorum.

Bürodaki arkadaşlarımı şehitlik semtine kaydırıyorum.

Telsiz anonslarından suikastın 3310’a, yani Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve korumalarına yönelik olduğu anlaşılıyor.

 

Diz bağım çözülüyor.

Eyvah deyip, telefonlara sarılıyorum.

Merkeze, ardından olay yerine yönlenen arkadaşlara kesin yeri ve müdürü söylüyorum. Hala yazarken tüylerimin diken, diken olduğunu hissediyorum.

 

Şimdi ne olacak?

Bu soruyu yarım saatlik zaman dilimi içinde binlerce kez beynimin derinliklerinde tartıyorum.

 

Her şey o kadar flu ki

Devlet erkini kişisel menfaatleri için kullanmayan o adam yok artık.

Suikastın Diyarbakır’a getireceği yükün ağırlığı çöküyor omuzlarıma.

Cinayetlerin Diyarbakır’ın üzerine yıkılma ihtimali çok yüksek.

Zaten ilk dakikalardan itibaren PKK telaffuzları yapılırken, TV’lerden gelen Hizbullah sesleri de bunu bastırmış, suikastı gerçekleştiren zihniyetin hesabı tutmamıştı. /Paris’te Sakine Cansızların suikastında olduğu gibi/

 

Tarih 26 Ocak, suikasttan iki gün sonra.

Böyle cenaze töreni mi olur dedirtecek kadar ‘muhteşem’ bir cenaze töreni.

Diyarbakır nasıl cevap vereceğini biliyor.

Yıllardır faili meçhul cinayetlerin acısını çekmiş bir halk olarak, ne yapacağını çok iyi biliyor.

 

Bütün Türkiye’ye, Dünya’ya mesaj vereceği belli Diyarbakırlının.

7’den 70’e bütün Diyarbakır sözleşmişçesine cenaze töreninde buluştu o gün.   

Sağcısı, solcusu, herkes cenaze töreninde dosta, düşmana Diyarbakır’dan mesaj veriyor. Et-tırnak misali bir mesaj. Dönemin HADEP’li belediye Başkanı Feridun Çelik’te cenaze töreninde. O da herkes gibi son derece üzgün.

 

Ve Diyarbakır ağlıyor.

Bütün Türkiye seyrediyor.

Neler oluyor?

“Terörist” olarak lanse edilen bu kent, bir polis müdürünün arkasından nasıl böyle ağlıyor ve hesap soruyor.

“Katiller bulunsun, halka verilsin”.

Kendi faili meçhullerinin katillerini hiç bir zaman tanımayan bu halk, polis müdürünün katillerini devletten istiyor. Aynı zamanda kendi katilini de tanımak istiyor.

 

Diyarbakır, haksızlığa karşı direnişini bir kez daha kanıtlıyordu devletin emniyet müdürünün cenazesine gösterdiği sahiplenmeyle.

 

Cenaze ile ilgili Hürriyetin başlığı şöyleydi;

“HALK TÖRENi

 

Ertuğrul Özkök’ün köşesinin başlığı ise,

“Referandum gibi.”

Giriş şöyle; Bir halk için bundan daha anlamlı bir referandum olabilir miydi?

Kendiliğinden bir referandum.

Sorusu basit: “Birlikte yaşamak istiyor musunuz?”

Cevabı da basit:

“Evet, Gaffar’ların ülkesinde, Gaffar’larla birlikte yaşamak istiyoruz.”

 

Evet, o Gaffarları çoğalttıkça bu ülkede sorunların olmayacağını ölümüyle de gösterdi. O Hayırlı bir evlattı. Var olduğu zaman da liderdi. Gittiği zaman da lider gibi gitti. Hayırlı gitti. Ülkenin her köşesine,  o sahip çıktığı halkla birlikte öyle şeyler anlattı ki.. 

**

Diyarbakırspor’u şampiyon yapmadan gitmeyeceğim” demişti. Ölümünden bir hafta önce çay içmeye davet ettiğinde, elindeki dosyayı bana göstermiş ve “Bu işi de yapmadan Diyarbakır’dan gitmeyeceğim” demişti. Dosya Diyarbakırspor eğitim Vakfı’nın tüzüğüydü. Vakfı Şubat ayı içinde kuracaktık.

 

Kendisini uğurlayan 7’den 70 e herkesin sevgilisi olmuştu. Sokaklarda çocukların ona Gaffar amca demesinden büyük haz alıyordu. Telefonları vatandaşa açıktı. Esnafı ziyaret eder, kahvelerde oturup sorunları dinlerdi.

 

30 Eylül 2000 günü, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nin ödül töreninde,  ‘Gaffar Müdür’e’ bir sürpriz yapmıştık. “Yılın bürokratı” seçmiş,  kendisine teşekkür plaketi vermiştik.  Gözleri dolmuş, “Mutluluğumu nasıl dışa vuracağımı bilmiyorum. 27 yıllık meslek hayatımda aldığım en büyük ödül bu. Çünkü bunu Diyarbakır’dan alıyorum” demişti.

 

Hizbullah dünya oyunu

Hizbullah’ı hiç küçümsemedi Gaffar Okkan. Hizbullah operasyonlarının sonunda , “Hizbullah bir dünya oyunu. Dünyanın oyununu Diyarbakır’dan bozuyoruz” diyordu. “Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı’nın katilleri bunlar. Onların katillerine ulaşmak istiyorum. Tek hedefim bu” diyordu. Ve o, katillerini bulmayı amaçladığı Mumcu’nun 8. ölüm yıl dönümünde katledildi.

 

Diyarbakır, Gaffar Okkan’la barış, sevgi ve huzur dolu 3 yıl geçirdi.

Diyarbakırlılarda onu sevgi dolu yüreklerine düşen ateşle ve gözyaşları içinde uğurladı.

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
Ergani'de şimşek deprem etkisi yarattı!
Ergani'de şimşek deprem etkisi yarattı!
Otomobil ile minibüs çarpıştı; ölü ve yaralılar var
Otomobil ile minibüs çarpıştı; ölü ve yaralılar var