Patlamalar, ölümler, korku ve bunların yarattığı panik havası normal yaşamımızın olağan düzeni içerisinde ister istemez kendine bir yer edindi.
Hükümet, avaneleri, yandaş-candaş medyaları ise durumu normal göstermek gibi bir gayretin içindeler. Terörün kıskacına soktukları halkın/halkların geleceğini karartmak için adeta and içmişler!
Biz, yaratılan korku imparatorluğunun gölgesinden nasıl kurtuluruz diye zaman harcarken, onlar bizim paralarımızı, geleceğimizi çalmakla meşgul oluyorlar.
Başbakan Binali Yıldırım'ın göreve geldiği tarihten bu yana hazırda tuttukları onlarca ihaleyi davetiye ve pazarlık usulüyle yandaş, yakın müteahhitlere 'peşkeş' çekiyorlar.
Biz, ölümlerle, kınamalarla uğraşıp duralım. Onlar, 'durmak yok, yola devam' şiarıyla katrilyonluk ihaleleri Avrupa Birliği müktesebatına uygun hale getirip, meclisten geçirinceye kadar ülkede yapılacak iş bırakmayacaklar.
Bu amaçla AB Uyum Yasaları'na uygun ihale yasasını mümkün olduğu kadar geciktiriyorlar. Önceliği şimdilik yargı ile ilgili yasalara vermiş durumdalar. ileride yargılanmamak için öncelikli olarak yargıyı kendi lehlerine uygun hale getiriyorlar.
Davetiye ve pazarlık usülü ile ihaleler genelde 'Mücbir' sebeplerden yapılır. Yani terör, güvenlik, deprem gibi mücbir sebepler. Bunların 'Mücbir' sebepleri hırsızlık olduğu için, ülkenin tüm alanlarındaki ihaleleri bu sebebin içinde değerlendirip, alel acele malı götürüyorlar.
Galiba gideceklerini anladılar!
'Kalanı da halledip öyle gidelim' diyorlar.
Biz ölümlerle uğraşırken, onlar soygunla uğraşıyorlar. Yeni ihale alanları yaratıp, mücbir sebep adı altında pazarlıyorlar.
AB Uyum Yasaları çerçevesinde ihale yasasını meclise getirdiklerinde normal müteahhitlerin alacağı bir iş olmayacak zaten. Gecikmesine rağmen parlamento çatısı altında hiç kimse yeni ihale yasasının neden gündeme getirilmediğini sormuyor.
Katrilyonluk işler pazarlandı/pazarlanıyor.
Bundan sonra ihale yasası geçse de hepimize geçmiş ola!