Su başlarını ‘devler’ tutmuş!
Su içmeye giden, gitmek isteyen herkesi ‘terörist’ ilan ediyorlar.
‘Terör’ örgütüyle bir bağı, ilgisi, alakası olmamakla birlikte onlara destek verdiğine veya yakın durduğuna kanaat getirilmiş olmasından kaynaklı bakış açısı ile kendinden olmayan herkesi aynı çuvala koyarak dövmek gibi bir kolay yolun seçilmiş olmasının ülkeyi getirdiği hale bir bakın.
Milletvekilini, gazetecisini, akademisyenini, sendikacısını, öğretmenini, işçisini, belediye başkanını, polisini, askerini, seçilmiş, atanmış ne kadar kendisi gibi düşünmeyen, kendisinden olmayan herkese rahatlıkla ‘terörist’ kimliği düzenleyen bu yönetim anlayışı, ülkeyi içinden çıkılmaz bir girdabın içine sürüklüyor.
Su başlarını devler tutmuş,
Sayıları az.
Karşılarında yığınlar var,
Büyük bir kitle var,
Onlara ‘Size bir damla da olsa su içirmeyeceğiz’ diyorlar!
Azınlığın çoğunluğa tahakkümünün vardığı, varacağı noktanın ‘bıçak kemiğe dayandı’ noktası olduğunun ya farkında değiller ya da işin içinden çıkamadıkları için artırdıkları zulmün dozunu galibiyete yoruyorlar.
Zulmün galibiyetinin geçici olduğunun farkında değiller.
iktidar olmanın göz kamaştırıcı varlığının egolarda yaptığı şişkinliğin kendisini patlatmaya aday olduğu gerçeğini gözden kaçıran yönetim anlayışlarının dünyadaki yok oluş örneklerinden habersizler mi?
Acaba?
Referandum’dan ‘evet’ çıkmaması halinde ülkenin kaosa sürükleneceğini, çıkması halinde terörün, ekonomik sıkıntıların sona ereceği yalanının kısa süre içinde, yani referandumun hemen ardından ortaya çıkmış olmasının verdiği huzursuzluk mu bu yaşadıklarımız?
Yoksa “sandıktan çıkamadık, zaten ‘meşru’ değiliz, bu halk bize oy vermedi, kendi oyumuzu kendimiz çevirdik, kimseye bir borcumuz yok, diyetimiz de yok, bileğimizin hakkıyla çaldık, becerdik, istediğimizi yaparız” diye düşündükleri için midir bu yaptıkları?
Ne düşünülüyorsa, ne düşünüyorlarsa, yaptıkları kadar yapacakları da hukuk devleti ile demokrasi ile insan haklarıyla, insan hak ve hürriyetleriyle buluşmuyor, aksine ters düşüyor.
Artık akıl tutulması mı?
iktidar yorgunluğu mu?
Paranın sarhoşluğu mu?
Varın siz karar verin.
Zaten hiç birinin bilimsel açıklaması da yok.
Analize de gerek yok.
Düşünmeden, tek çırpıda çözülmesi mümkün basit problem sorusu gibi