Advert

BÜROKRATLARIMIZ!!!…

BÜROKRATLARIMIZ!!!…
Bu içerik 21625 kez okundu.

Analiz Ekrem SENVAR

Fanatik bir okurum… Kentin temel sorunlarına ilişkin "kafa" yoran biri… Kendi beyanıyla “hasso Diyarbakırlı” kendisi!..

Her zamanki gibi; yüksek bir eforla, "şehrin sorunlarına dair sorgulama" yapıyor..

Eee, benim de "kent milliyetçiliğimi" bildiği için?.. Hassas yerimden yakalayarak, sıralamış kendince kafasından geçen sorgulama notlarını!..

*

İlk sorguladığı; "Diyarbakırlı bürokratlarımız" niye yok?..

Detaylandırıyor..

"Biz mi, bürokrat yetiştiremiyoruz, yoksa bize kapılar mı aralanmıyor, onun için bürokratlarımız yok" diyerek iğnesini "gerilim" üzerine enjekte ediyor..

Sonra da, Ankara'da, Diyarbakır’ın dayıları "yok mu?" lafını ortaya atıyor?..

Kime dokunursa?

Ve kent adına, can alıcı soru.. Hali hazırda hangi kurumun "tepe ismi" Diyarbakırlı, debe kardeşim" diyor?..

*

Sorular "okkalı" ama cevaplayabilecek makam, bizden ırak!..

Ancak bize düşen, kekenin yaptığı sorgulamaya "aracı" olma babında sesin duyulmasıdır… İlgili ve yetkili zevata Diyarbakır’ın "duy" sesini diyebilme görevini yerine getirmektir!…

Ne yazık ki, Diyarbakır her mevzuda olduğu gibi, "bürokrat ve bürokratlarıyla" temsiliyet noktasında da, bahtsız, talihsiz, kısmeti kapalı!.. Ki bu bahtsızlığı bugüne özgü değil, yıllardır..

Taşı gibi bahtı kara..

*

Zamanın birinde, bir bürokrat dost şöyle demişti?.. Kadim şehirden "bürokrat" çıkmıyor sorusundan daha çok, Diyarbakırlı olup bürokrat olmak ne de zor demişti?" Bu soruya aslında "yanıt" aranması gerekir diye de, nokta koymuştu?.. Siyasi mi, politik mi, ideolojik mi?.. Her ne ise, hepsi "o zor" kelimesinin kulvarında, yer aldığını bilmeyenimiz yok!…

*

Ki bir ikilemimiz de şu.. Var olan "bürokratımızı" nüfuz ve kişi, aile bağları ölçeğinde değerlendiriyoruz.. Haklı ya da haksız bir durum var tabi ki... Ki siyasi fikir de var bunda.. Ya da makam alan bürokratımız "ne oldum" delisiyle, halkına, şehrine "droneli" bakış, sergilemesinin de etkisi var?.. Yani, sahiplenme ve sahipsizlik açısından bir çok gerekçeler var, lakin “kent milliyetçiliği” adına, zerre-i miskal bir bütünlük yok..

*

Şehirdeki kurum idarecileri!… Bilaistisna hepsi; "ellerinden geleni" yapıyorlar, makam, mevki, ehliyet ve liyakat ölçüleri kapasitesi, noktasında diyebiliriz!!… Tabi bu "bürokratların" kaçta kaçı, "asil" ve "vekaleten" bu görevi yürütüyorlar, gibisinden bir soruya yanıt ne derseniz?.. Gelebilecek cevap; ekseriyetiyle "vekaleten?"… Onlara bir diyeceğimiz yok… Bizim tepkimiz ve serzenişimiz, "bizden olsun ama çamurdan olsun" gerçeğidir?..

*

Gerek merkezi idare.. Gerekse yerel idare.. Ve Gerekse de, Ankara!.. Bu üçgende, Diyarbakırlı bürokrat "nüfusu" görünen o ki, istenilen noktada değildir ki her dönem mevzu edilip, tartışılıyor?.. Ki Keke'nin serzenişiyle, konuşuluyor, tartışılıyor olması da bundandır?.. Büyük bir zafiyet ve sahipsizlik!

*

Dile kolay, Diyarbakır her dönem "bakan" temsiliyetiyle, iktidarda kendinden söz etmiştir.. Ve her dönem, iktidara mensup, milletvekili vermiştir.. Hele ki, son dönemlerde yerel yönetimlere dair, "kayyımlar" ve onların mesai arkadaşlarımız diyerek, "göreve" getirdikleri bürokratlar, açısından!… Diyeceğim şu; "vekillerimiz kaç bürokratın Diyarbakır'a atamasında" söz sahibi olmuştur?..

*

Kurum isimlerini zikretmeyeceğim.. A'den, Z'ye diyorum.. Kim kimi, nereye "bürokrat" olarak getirmiştir, atamıştır?. İl Müdürü yapmıştır?.. Daire Başkanı yapmıştır?... Genel Müdür statüsü vermiştir?.. Çıkan tablo maalesef, iç açıcı olmadığı gibi; "e be yuh" dedirtiyor.. Hep derim, Diyarbakır'ın "dışardaki" adı tarif edilmez bir büyüklüğe sahip.. Ama gel gör ki, kendi içinde, "küçük olsun benim olsun" politikasıyla, güdük kalmıştır..

*

Kentin, bölgenin "siyasi ve sosyal" havasını solumamış.. Örf, adet, gelenek, görenek ve kültürüyle "yoğrulmamış…" Coğrafyanın dengelerine vakıf olmamış.. Kim kimdir, kim kiminledir, bilgisinden ırak… Şehrin, temel ve hayati sorunları nelerdir, hangi sorun kiminle çözülebilineceği öngörüsüne sahip olmayanın verebileceği; "hizmet" söz onuşu olamaz.. Onun varlığı, etliye, sütlüye karışmamak olur?..

*

Hal böyle olunca da!.. Herkes gider aya biz kalırız yaya!… Diyarbakır'ın da, sürekli "gerileme" evresinde bulunmasının da ana nedeni, "kendi göbeğini" kendisinin kesebilme, gücüne, kudretine ve misyonuna "sahip" olamamasıdır…Bunun da baş müsebbibi siyasilerdir, seçilmişlerdir, onların kendince "nüfuz" edici diye, özelleştirdikleridir..

*

Hasılı kelam!.. Benim hasso Diyarbakırlı fanatik okurumun, "sorgulama yaptığı" mevzuya, öne çıkarabileceklerim şunlar…

*

BİR.. Siyasi, politik ve ideolojiden arınmış, bir kent "milliyetçiliği" duygusu, şehrin tüm katmanlarında yer alması gerekir… Diyarbakır milliyetçiliği...

*

İKİ…Seçilmişi, atanmışı, sivili, resmisi, STK'sı, kanaat önderi; "şahsi menfaatperestlik" illetinden, kendini arındırması gerekir.. Kent adına "ortak akıl" istişaresiyle, söz sahibi olmalı, bu minvalde adımlar atılmalı…

*

ÜÇ… "Ceket ilikleyen, efendimci, kapı kulu" değil, liyakat, ehliyet ve tabi ki, "dürüst" haramı haram, helali helal bilen, hizmeti de "halka hizmet hakka hizmettir" şiarına sahip olan bürokratların tercih edilmesine özen gösterilmelidir…

*

DÖRT…Ve en önemlisi de, "güçlü bir lobi" ağı geliştirilmeli!.. Siyasetçi "siyasetin" bürokratta "bürokratlığını" yapacak… Kimse kimseye nüfuz edici olmayacak…

GÜNÜN SÖZÜ..

Adamın varsa "adam olmana gerek yok?" (M.Ş)

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
Ehliyette yeni dönem: Testi geçemeyen trafiğe çıkamayacak
Ehliyette yeni dönem: Testi geçemeyen trafiğe çıkamayacak
Seçim bitti kavgası bitmedi: Diyarbakır’daki kavgada 4 kişi yaralandı
Seçim bitti kavgası bitmedi: Diyarbakır’daki kavgada 4 kişi yaralandı