Reklamı Geç
Advert
Advert

Hilar Adının Köken ve Anlamı ne Biliyor muyuz?

Hilar Adının Köken ve Anlamı ne Biliyor muyuz?
Bu içerik 215 kez okundu.

İhtişamıyla görenleri cezbeden, tarihi ile şaşırtmaya devam eden ve her geçen gün daha da ün ve cazibesini artıran Hilar’ın anlamını acaba içimizde kaç kişi biliyor?

Araştırmalarıyla tanıdığımız ve bizden biri olan yazar Müslüm Üzülmez On Bin Yıllık Tarihin Tanığı HİLAR kitabında bu konuyu enine boyuna araştırıp yazmıştır.

İşte Müslüm Üzülmez’e göre:

HİLAR ADININ KÖKENİ VE ANLAMI

‘Nereye bir ad verilmişse, bir sebebi olduğu için o ad oraya verilmiştir. Dünyada sebepsiz verilmiş hiçbir ad yoktur.’ İmâmî

Tarihin şafağında Hilar vardır.

Hilar adının, köyün kendisi kadar olmasa bile çok eski olduğu söylenir.

Hilar, hem kayalıkların, hem mağaraların, hem Çayönü’nü de içine alan bugünkü köyün ortak adıdır. Hilar’ın bir tepesi olan Çayönü, kazılarıyla dünya kültür tarihine adını yazdırmış, ama Hilar’ın kendisi, mağara ve kabartmaları, Çayönü’nün gölgesinde kalmıştır. Şimdi mağara, mahzen ve kabartmalarıyla tarihini olduğu kadar, adının aydınlatılmasını da beklemektedir.

Dil çalışmalarında, elden geldiğince sözcüklerin kökenine inilmeli. Bulunan kaynak, sözcüğün başlangıç ve gelişim yeri konusunda bize önemli bilgi verebilir; çünkü dilin kaynağı, doğal yapıyla, üzerinde yaşanan toprakla doğrudan ilgilidir. İskender Savaşır’ın da yazdığı gibi: ‘Kavramların anlamını araştırırken, her kelimenin bir anayurdu, doğal ortamı olduğunu düşünmek yol gösterici olabilir’. Ayrıca ‘kelimenin anlamı, onların anayurtlarını olduğu kadar tarihlerini de içerir’.

Ben, HİLAR sözcüğünü bu anlayışla ele almaya çalıştım.

Köy, Hilar adından önce başka adlar almış mıdır, şimdilik bilemiyoruz.

Hilar’a, Hilar adı ne zaman, neden ve kimler tarafından verilmiş olduğunu ve anlamının da ne olduğunu yine tam olarak ne yazık ki bilemiyoruz.

Hilar sözcüğüne ilişkin yaptığım araştırmalarda; Hilar sözcüğünün şekil ve anlamı bakımından geçirdiği evreleri ve etimolojik olarak saptamaya çalıştım, ama saptayamadım. Hilar sözcüğünün Kürtçe mi, Arapça mı, Türkçe mi, Ermenice mi... olduğunu dahi belirleyemedim.

Hilar, sözcük olarak, acaba hangi etnik köken ve dil grubuna aittir?

Kürtçe, Türkçe ve Ermenice sözlük ve ansiklopedilere baktım: Pek bir şey bulamadım. Arapça, hatta Süryanice olduğunu söyleyenler var, ama kaynak yok.

Hilar, Bilge Umar’ın, Türkiye'deki Tarihsel Adlar kitabında yer almamakta

Urfalı Mateos Vakayi-Nâmesi’nde, 13 Mart 1035-11 Mart 1036 tarihleri arasında Müslümanlarla Hıristiyanların çok kanlı bir şekilde savaştıklarını, Müslümanların Sevaveragk ve Alar’da çok katliam yaptıklarını yazar. Kitapta bu yazılı metne düşülen bir dipnotta: Tarihçi Edourd Dulaurier, Sevaveragk'ın Ermeni Mezopotamya’sında bir şehir olduğunu, bugünkü adının Siverek olduğunu, Alar’ın ise, Siverek’in yakınında bulunduğunun ihtimal olduğunu; Prof. M. Halil Yinanç’ta aynı dipnotta, bu mevkiin ismi İslâm coğrafyacılarında Hilar şeklinde geçtiğini ve Diyarbakır bölgesi kalelerinden biri olduğu yazmaktadır. Prof. M. Halil Yinanç kaynak olarak; İbn Şeddad, A'lak el-Hazire, c.2’yi göstermektedir.  Bu veriden hareketle en azından şunu söyleyebiliriz: 1035-1036 yıllarında Ermeniler Hilar’a Alar, Müslümanlar da Alar’a Hilar demektedir.

Yine Urfalı Mateos Vakayi-Nâmesi’nde, Hilarion denen bir şahıs isminden ; René Grousset de, Başlangıcından 1071'e Ermenilerin Tarihi kitabında Melitene Kralı Hilarvada diye birinden söz etmektedirler. Ayrıca, Prof. Dr. Afif Erzen’in Doğu Anadolu ve Urartular kitabında da, MÖ. 2. binli yıllarda hüküm süren Malatya kralının isminin Hilaruvanda; Roza Agizza’nın Antik Yunan’da Mitoloji kitabında ise, Artemis rahibelerinden birinin isminin Hilara olduğu yazılmaktadır.

Bu şahıs isimlerinin sözcük olarak, acaba Hilar ile bir ilişkisi var mı?

Ayrıca, Eski Roma’da 21 Mart baharın başlangıcı olarak kabul edilen, kutlanan bir gündür (Kürtler için de 21 Mart: Newroz baharın başlangıcı kabul edilen ve kutlanan bir gündür). Bu nedenle öldürülmüş olan Eski Yunan’da ‘Baba Tanrı’ Attis 21 Mart günü yeniden doğardı. Öte yandan, aynı bayramda Attis’in dirilişini kutlamak için gülerek ve şakalaşarak geçirilen Hillaria (Neşe) adlı gün ise 1 Nisan’dır.

Bugün '1 Nisan şakası' olarak bildiğimiz günün kökeninde Hilaria vardır. Bu Hilaria'nın Hilar’la bir ilişkisi acaba olabilir mi?

Diyarbakır ve Hilar çok uzun yıllar Eski Roma'nın egemenliğinde kaldığı için, Hilaria ve Hilar arasında bir ilişki düşünülebilir diye düşünüyorum.

Osmanlı Kanunnameleri’nden olan Yavuz Sultan Selim Devri Kanunnâmeleri’nden Ergani Sancağı Kanunnamesi’nde; 14 Ermeni köyünün tek tek isimleri yazılı, ama Hilar’ın bu Ermeni köyleri içersinde ismi yer almamakta.

Dicle Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyelerinden Yrd. Doç Dr. Mehmet Salih Erpolat ise; Osmanlı Arşivi’nde bulunan Diyarbekir Vilayeti’ne ait 1518 tarihli 64 numaralı ve 1530 tarihli 998 numaralı Tahrir Defterleri ile Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime Arşivi’ndeki 1566 tarihli 106 numaralı Tahrir Defterindeki bilgilere dayanarak Hilar köyünün ‘tamamen Gayrimüslimler ile meskun’ olduğunu yazmaktadır. Yrd. Doç Dr. M. S. Erpolat, söz konusu değerlendirme yazısında Ermeni yerine Gayrimüslim demeyi neden tercih ettiğini açıkladıktan sonra; ‘Hilar: Tahrir Defterlerinde sehven Hilâl, Hilâli imlâsı ile yer almaktadır. 1518'de 17 hane; 1530'da 24 hane, 4 mücerred ve1566'da 49 hane, 15 mücerred yaşamakta idi. Köy halkı, 1518'de 6960, 1530’da 4900 ve 1566’da 12795 akçe vergi ödemekteydi’ diye yazmaktadır.

Basri Konyar, Diyarbakır Tarihi adlı kitabında, kayalıklar arasında bulunan eski Mabed’de bulunan heykelin sağ ve sol cephelerinde 'hilal' nakışlarının bulunmasından ötürü, burada Kamer’i/Ay’ı tanrı, ilâh kabul eden soy yaşamıştır diye yazmakta ve Hilar adının Hilal’dan geldiğini ileri sürmektedir. Daha sonraları birçok yerel yazar, Basri Konyar’ın bu düşüncesini bazen kaynak göstererek ve bazen de hiç kaynak göstermeden tekrarlayıp durmuşlardır.

Ben, Hilar’ın Hilal’den geldiğine inanmıyorum, biraz zorlama gibi. Ama ne olursa olsun, İmâmî'nin dediği gibi, ‘Nereye bir ad verilmişse, bir sebebi olduğu için o ad oraya verilmiştir. Dünyada sebepsiz verilmiş hiçbir ad yoktur’.

Şimdi gelelim HİLAR sözcüğünün anlamına...

Dahiliye Vekâleti Nüfus Müdüriyet-i Neşriyatı tarafından 1928 yılında yayınlanan Osmanlıca ve Latin harfleriyle yazılı Son Teşkilat-ı Mülkiyede Köylerimizin Adları belgesinde Hilar; Latin harfleriyle Hiyélar, Arap harfleriyle  ﻫﻴﻼﺭ  şeklinde yazılmıştır.

İngilizce A Latin Dictionary (Oxford, 1879) sözlüğünde:

Hilaira: Daughter of Leucippus and bride of Ida (Leucippus’un kızı ve Ida’nın gelini)

Hilaris: Cheerful, of good cheer, lively, gay, blithe merry, jocund... (Neşeli, hayat dolu, şen... ) sözcüklerinin yer aldığını görmekteyiz.

Oxford English Dictionary sözlüğüne baktığımızda ise, çok ilginç bilgilere ulaşmaktayız. Bu sözlüğe göre:

Hil-ar, Hil-um’dan geliyor. Hil-um ise, tahıl tanesinin filiz verilen uç kısmı demek. HİL kökü -UM eki yerine -AR eki aldığında HİL-AR olmakta.

HİL-AR: Hilar-i-ous (Yunanca), Hilar-ity (Latince), Hilarité (Fransızca) neşeli anlamına geliyor.

Hilar’ın tekili Hilaria ise, çok özel günlerde -evlenme törenlerinde, erkek çocuk doğumlarında, imparatorluk seçimlerinde- yapılan özel kutlama, şenlik anlamını taşımakta.

Hilar’ın çoğulu Hilar-is ise, Eski Roma döneminde halka açık, halkla birlikte 25 Mart’ta Kibele (Ana Tanrıça) onuruna Romalılar tarafından baharın gelişinde/baharın başlangıcında halka açık yapılan şenlik, festival anlamına gelmekte.

Bu verilerden hareket edersek:

Buğday, ekmek ve tarım Hilarlıların yaşamında çok önemli olduğundan; tahıl tanelerinin ucuna HİL-UM denilmesi ve sonradan -UM eki yerine -AR ekini HİL’e eklenerek HİLAR’a dönüştürülmesinden daha doğal ne olabilir diye düşüne biliriz. Çayönü kazılarından biliyoruz: Buğdayın ilk ekildiği, ekmeğin fırında ilk pişirildiği yerlerden biri Hilar’dır. Tarım bol olunca, altın taneli buğday başakları ışıltıyla salınınca, neslin devamı ve güçlü olmak için nur topu gibi bir erkek çocuk doğmuşsa şenlik düzenlenmez mi, insanlar neşeli olmaz mı? Doğu’da, Zağros’ta, Mezopotamya’da bu amaçla birçok şenlik, tören düzenlenmiştir: Newroz ve Paskalya bunların en bilinenleridir.

Ergani ve Hilar’da önce Büyük İskender’le birlikte Mekodanlar-Selevkoslar, ardından da Romalılar ve Bizanslılar çok uzun süre hüküm sürdü. Doğu’da, Zağros’ta, Mezopotamya’da kutlanan Bahar Şenlikleri’ni bunlar zamanla Batı’ya taşımış olabilirler. Hilar ve Hilar’dan türetilmiş sözcüklerin batı sözlüklerinde, ansiklopedilerinde bu denli fazla bulunmasının nedeni buradan kaynaklanıyor olabilir. Bugün bile, Batı kültüründe yaşayanların Bahar Şenlikleri düzenlemesi, Paskalya kutlamaları bu savımıza güzel örneklerdir.

Tersi de olabilir, Hilar yerleşimine Hilar ismini belki de Batılılar vermiştir? Kim bilir?

Türkçe yayınlanan Meydan Larousse Ansiklopedisi’nde yer alan HİL köküyle başlayan sözcükler ve anlamlarına da kısaca değinmek istiyorum:

Hilara (Hilara chorica): İ. Etçil sinekçik. Bataklık suları üzerinde uçuşurlar (Avrupa’da).

Hilara: Yunan Mitolojisinde Leucippus’un kızı.

Hilaria (Yun. Hilaros, şen’den): Eski Yunanda Yas tutmanın yasak edildiği bayram günleri.

Ansiklopedide, bunların yanında Hilarion, Aziz Hilarion, Aziz Hilarius gibi dinî şahsiyetlere ait özel isimler de bulunmaktadır.


Edindiğim bilgilere göre, Hilar Ermenicede Khigar şeklinde yazılıyor ve Türkçe Hiğhar, Kürtçe Hixar okunuyor. Sözcük olarak akıllı, bilgili anlamını taşıyor, ama bu akıllı olmada, bu bilgelikte biraz kurnazlık var.

Ermeni edebiyatının mizah ustası Hagop Baronyan, Hilar (Bilge) adıyla yayınlanan gazetede yazılar yazmıştır.

Türkçe’de HİL köküyle başlayan bir sözcüğe Türk Dil Kurumu’nun yayınladığı sözlük dâhil hiçbir sözlükte rastlamadım. Ali Nazîmâ-Faik Reşad’ın Türk Dil Kurumu Yayınları’nca yayınlanan Mükemmel Osmanlı Lügati’nde sadece HİLL’i bulabildim. Sözlükte, HİLL'in Helâl anlamına geldiği yazılmakta. Ayrıca, Prof. Dr. Zeynep Korkmaz’ın yine Türk Dil Kurumu’nca yayınlanan Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi) kitabında, HİL önekiyle başlayan bir sözcüğe rastlamadım, ama birçok -AR son eki fazlasıyla var. Örneğin: Fiilden fiil türeten eklerde, addan fiil türeten eklerde -AR ekinin bulunması gibi...

Hurrice ve Urartuca da yer alan HİLL sözcüğünün, Türkçe’deki anlamı, konuşmaktır. Hill’in Hilar sözcüğündeki HİL köküyle bir alâkası var mı?

Hilar, Kürtçe’de ne anlama geliyor tam bilemiyorum, ama hem HİL ön ekiyle başlayan ve hem de -AR son ekiyle biten birçok sözcüğün Kürtçe’de bazı anlamları var.

Kürtçede (i) harfi fonetik bilim bakımından kısa, yüksek karma bir ünlüdür. Türkçedeki (ı) harfine karşılık gelmektedir. (î) harfi ise fonetik açıdan uzun, yüksek önçıkışlı bir ünlüdür. Dolayısıyla Kürt dilinde (ı) harfi (i) yazılmakta ve (ı) olarak okunmaktadır; (i) harfi de (î) olarak yazılmakta ve (i) okunmaktadır. Ve Hilar Kürtçe Hîlar olarak yazılmaktadır.

Kürtçede Hîlar: (Sıfat) Sıska anlamında kullanılmaktadır.

Hîl ön ekli çok sayıda sözcük bulunmaktadır. Tespit edebildiğim kadarıyla:

Hîl: (Dişil) Güç, kuvvet.

Hîl-aw: (Sıfat) Soylu, asil.

Kelimelerinin dışında 'Hîle' sözcüğünden türeme Hîlekar, Hîlebaz, Hîledar, Hîle kirin gibi sözcükler vardır.

Ayrıca Kürtçede 'Ar' sonekiyle biten sözcükler var. Bunlar: Keftar, Cotar, Dîyar, Dîwar, Jengar/Zengar, Mijar, Kovar, Kewar, Siwar, Dewar gibi.

-AR, Aryan dilinde, Sanskritçe de ve Avesta’da AR/WAR/WARTA olarak geçmekte ve ülke, yurt anlamına gelir. Örneğin, ARYAVARTA: Aryanların ülkesi. Kürtçe'de buna tekabül eden kelime WAR’dır.

WARGEH: Göçebelerin çadır yurtluğu; WARê bav û kalan: Ata yurdu vs.

Yorumu siz okuyuculara, Hilar’ın anlam ve kökenini ise dil konusunda araştırma yapan uzmanlara bırakıyorum.

*

Hilar'ın resmiyetteki adı: Sesveren Pınar’dır.

Bu ad resmî evrakların dışında pek kullanılmaz; mülki idarenin haricinde kimsenin içine sinmemiştir. Hiçbir Hilarlı ve Erganili, resmî olmayan bir yerde 'Sesveren Pınar' adını ağzına almaz!..

Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar adlı kitabında, incelemesinin ortaya koyduğu ‘Genel Sonuçlar’ı değerlendirirken, birinci sırada: ‘Her yerel kültür, eski kültürlerden kalma tarihsel coğrafya adlarını kendi dilinin fonetiğine uydurur ve uyarlama, belli kuralları izler’ diye yazar; ardından da kuralları sıralar:

1. Eski adın yeni dilde de bir anlamı varsa; yeni dildeki anlam ne kadar saçma düşerse düşsün, ad olduğu gibi kabul edilip kullanılır.

2. Eski adın yalnız bir bölümü yeni dilde de anlam taşıyorsa; bu anlam ne kadar saçma düşerse düşsün, adın o bölümü olduğu gibi bırakılıp geriye kalan bölüm onunla bağdaşabilecek bir anlam yüklenmek üzere değişikliğe uğratılır ya da ad’a bu yolla eklenti getirilir; geriye kalan bölümün atıldığı da olur.

Ama bu kural, Hilar için geçerli değildir. Çünkü: Hilar’da kurallar işlemez. Ne dilin fonetiğine bakılır, ne yer adının anlamına bakılır ve ne de kurallar izlenir. Tarihsel bir ad olarak bildiğimiz Hilar adının, bir sabah kalktığımızda 'Sesveren Pınar' olarak değiştiğini öğreniriz. Bu durum karşısında da hiçbir tarihçiden, arkeologdan, aydından, siyasetçiden ve de halktan bir tepki olmaz. Biz, tarihi işte böyle severiz! Biz, tarihe ve olaylara işte böylesine şaşı bakarız!

Ad değiştirme tabii ki sadece Hilar ile sınırlı değildir (Ek-2’e bkz.): Türkiye’de Kürtçe, Zazaca, Arapça, Ermenice, Rumca bilinen ne kadar dağ bayır, dere tepe, köy kent gibi yer adları varsa; anlamlarını veya yerin özelliklerini hiç dikkate almadan, alâkasız şekilde adları değiştirilmiştir.

Amaç: Bu yerlerin kimliklerini değiştirmektir, kökünden/kökeninden koparmaktır.

Hilar, ansiklopedilerde, sözlüklerde, araştırmalarda yer almasa da, anlamı tam olarak bilinmese de; Hilar, eski bir addır ve tarihî bir yerleşim yeridir.

Hilar adının ve adının anlamının ansiklopedi ve sözlüklerde yer almaması, Türkiye ve dünya uygarlık tarihinde adının geçmemesi bir kayıptır. Ama, Hilar köyü sınırları içersinde yer alan Çayönü/Qotéberçém’in dünya kültür tarihinde yer alması da bir kazanımdır.

Doğruları söylemek zor ve acıdır; Hilar’ın yurtiçi ve yurtdışında tanınmaması biraz da bizim eksikliğimizden kaynaklanıyor. Hilar’ın tanınması ve Hilar’da gerekli araştırmaların, kazıların yapılabilmesi için gerekli olan çabayı göstermiyoruz, çalışmalar yapmıyoruz veya yapamıyoruz. Sadece övünüyoruz.

Övünmemiz, doğduğumuz, büyüdüğümüz, bize ait olan bu tarihî yerlerin dünya kültür varlıkları içersinde hak ettiği yeri almasını ne yazık ki sağlamıyor. Üstelik kuru kuruya övünmenin olduğu bir yerde, ne tarih, ne tarih bilinci, ne tarih anlayışı ve ne de dil gelişimi olur. Dil, tarih bilincinin olduğu yerde gelişir, zenginleşir. Tarih bilinci ise, ancak bulunduğumuz yeri, bulunduğumuz yerde yaşayan insanları sevmekle, emek vermekle olur.

Tarih, sadece belli bir yerde yaşayan insanların başından geçen başarılı veya başarısız olayların bir öykü niteliğinde dizilimi değil! (On Bin Yıllık Tarihin Tanığı HİLAR, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, S. 29-37.)

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
Diyarbakırlı Rojin’in katilini bulana 2 milyon ödül!
Diyarbakırlı Rojin’in katilini bulana 2 milyon ödül!
Diyarbakır’da ‘Zincir Operasyonu’: 5 tutuklama
Diyarbakır’da ‘Zincir Operasyonu’: 5 tutuklama