Türkiye'de her defasında ancak büyük depremler ile gündeme gelen, fakat hiçbir önlem alınmadığı için de güncelliğini her daim koruyan "yapı denetimine" ilişkin çalışmalarla ilgili deyim yerindeyse bir arpa boyu yol alınamıyor.
Bu konuda sergilenen ihmal nedeniyle en son Van depreminde binlerce insan yaşamını yitirdi. Hükümet ise yapı denetimleri ile ilgili çalışmalarını ortaklaştırmak yerine bu konuda uzmanlığa sahip meslek odalarının yetkilerini kısıtladı. Bu meslek odalarından biri olan TMMOB'a bağlı inşaat Mühendisler Odası (iMO) Diyarbakır Şube Başkanı Turan Kapan, kent özelindeki mevcut durum ve riskler hakkında bilgi verdi. Kaplan, sözlerine 70'li yıllar sonrası aldığı yoğun göç nedeniyle Diyarbakır'ın bugün "çarpık kentleşme" ve "denetimsiz yapılaşma" tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu ifade ederek başladı. Kentte bulunan birçok binanın risk taşıdığını ifade eden Kapan, binaların "öz" denetiminin yanı sıra malzeme kalitesinin de düşük olduğunu ve "gündüzkonduların" çok katlı yapılar şeklinde yapıldığını kaydetti.
Orta derece bir deprem Diyarbakır için risk
Kentin 1. ve 2. derece deprem bölgesinde yer aldığını hatırlatan Kapan, göç ile birlikte yapı stokunun hiçbir yönetmenliğe uymadığını ifade ederek, "Mühendislik hizmetleri bakımından yapıların risk oluşturduğunu söyleyebiliriz. Yaşanan Marmara depreminde ve en son Van depreminde mühendislik hizmetlerini almayan yapıların ne kadar can ve mal kayıplara neden olduğunu gördük. Orta büyüklükte bir deprem Diyarbakır içinde bu söz konusudur. Burada bulunan yapı denetimleri sıkıntılı ve sorunludur" dedi.
Ancak 20 yıl sonra kentin yapı üretim sürecinde meslek odaları ve belediyelerin ortak çalışmaları ile kentte kısmi bir yapı güvenliğinin oluştuğunu belirten Kapan, deprem bölgesinde yaşadıklarını bildikleri halde bir takım yapı denetim gerçeklerinin gözardı edildiğini söyledi. Depremlerde yaşanan can kayıplarının ortada olduğuna dikkat çeken Kapan, "Yapı denetimi, zeminden başlayarak proje aşamasına kadar süren bir süreçtir. Bu süreci tüm taraflarıyla tartışıp tüm ayakları bir araya getirmeye ihtiyaç var" diyerek, ileriki süreçlerde yaşanacak olumsuzluklara karşı var olan deneyimleri göz önünde bulunduracaklarını dile getirdi.
Suriçi öncesi Bağlar riskli alan
Diyarbakır'ın şuan ki mevcut durumu ile Bağlar, Şehitlik, Huzurevleri'ndeki yapıların genel olarak büyük risk teşkil ettiğini kaydeden Kapan, en küçük bir depremde can ve mal kayıplarının olabileceği uyarısında bulundu. Van depremi sonrası Başbakan Erdoğan'ın "Seçimi kaybetsek bile bu süreci kentsel dönüşüm ile yürüteceğiz'" sözlerini hatırlatan Kapan, "Bugüne bakıldığında hükümetin ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın riskli alan olarak tespit ettiği tarihi Suriçi'nden önce Bağlar bölgesindeki çok katlı yapıların daha fazla risk taşıdığının bilinmesi gerekiyor. Her kentsel dönüşümün kazananı ve kaybedeni olur. Bizler diyoruz ki, kentsel dönüşümün kazananı kaybedeni kim olacak? Kaybedeni eğer yoksul halk olacaksa, bu kentsel dönüşüm sisteminde bir sorun vardır. Bu açıdan biz yerinden dönüşümü ya da şehirde yaşayan tüm bileşenler tarafından bir kentsel dönüşüm projesi olursa başarılı olur diyoruz. Özelikle kamu alanlarına bu kentsel dönüşüm ile birlikte eğitim kurumları, sağlık alanları ve askeri alaların içinde riskli yapılar tespit edilerek bu kamu arazileri de elden çıkarılması ve kentin sosyal dokusunu rekreasyon alanı ve sosyal ihtiyaçlarını karşılanabileceği alanlar olması gerekiyor. Maalesef gördüğünüz kadarıyla da bu alanlar bir elden kentsel dönüşüm yasası ile birlikte elden çıkarıyor" dedi.
Halkın canı ve malı seçim aracı değil
Kamu arazi ve yapılarının TOKi aracılığıyla yine kamu eliyle yapıldığını da dile getiren Kapan, Türkiye'deki bütün yapı denetim sistemlerinin bir çatı altında bağımsız çalışmasının gerekliliğine işaret etti. Kapan, "denetleyen ile denetlenen arasındaki ticari ilişki ortadan kalmadığı takdirde sağlıklı yapı denetimin olmayacağının" altını çizdi.
Halkın can ve malının "seçim kazanma aracı" olarak görülemeyeceğini belirten Kapan şunları kaydetti: "Yerinden dönüşüm olabileceği insanları mağdur etmeden kendi yerlerinden yeni bir göç dalgası yaratmadan bu dönüşümler uygulanabilir. Maalesef bugün çıkarılan Kentsel Dönüşüm Yasası ile bizi ürküten her türlü yasa ve kanun üstünde tek yetkili kurum Çevre Şehircilik Bakanlığı'dır."