Advert

Ergani Barış Sürecine Hazır

Devlet ile PKK arasında başlayan barış süreciyle birlikte bölgede sosyal iklim bahara dönüştü.

Ergani Barış Sürecine Hazır
Bu içerik 3457 kez okundu.

Murat BABACAN'IN ÖZEL HABERi

30 yılı aşkın bir süredir devam eden çatışmaların sona erdirilmesi için başlatılan barış sürecini Ergani Haber’e değerlendiren vatandaşlar, barış için atılan adımlara destek veriyor. Ergani’de bir çocuğu PKK’lı olan Sultan Çakın, “artık helalleşmek zamanı”, diyerek barış sürecinin devam etmesini istiyor. Yıllardır akan kanın durması, barış sürecinin sürmesi için çağrı yapan PKK’lı annesi 61 yaşındaki Sultan Çakın, çözüm sürecinde Başbakan Erdoğan’a sonuna kadar destek olacaklarını ifade ederek, “Anne yüreğinin Kürdü Türk’ü olmaz, herkes elini vicdanına koysun, artık kan akmasın, annelerin gözyaşları dursun” dedi. Ergani’de bulunan siyasi parti temsilcilikleri, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlar yaşanan çözüm sürecini Ergani Haber Muhabiri Murat Babacan’a değerlendirdiler.

“BAŞKA ANALAR AĞLAMASIN”

            1992 yılında PKK saflarına katılan daha sonra bir operasyonla yakalanarak çıkarıldığı mahkeme sonucu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan PKK’lı Bedri Çakın’ın annesi 61 yaşındaki Sultan Çakın, barış sürecinin başlamasıyla birlikte 30 yılı aşkın bir süredir akan kanın durmasını, bir umut diyerek oğlunun cezaevinden çıkmasını ve başka annelerin ağlamamasını istiyor. Barış sürecinin içindeki izdüşümünü gözyaşları ile anlatan Sultan Çakın “şimdi helalleşmek zamanı” diyerek duygularını şöyle dile getirdi: “Allah’tan umudumuz, barış olmasıdır. Asker anneleri de gelsin el versin, bu kan dursun. Nereye kadar ölüm olacak, ölümler son bulsun. Ana yüreği birdir ne zaman bir asker cenazesi görsem kendi evladımı kaybetmiş gibi üzülür, oturur ağlarım. Asker annesi nasıl kendi evladına ağlarsa bende en az onun kadar yüreğim yanar. Asker annesi görsem ona sarılır acısını paylaşırım artık helalleşmemiz lazımdır. Yüreğinde Allah korkusu bulunan herkes bu kanın durması için çabalasın. Bizim payımıza düşen ne varsa her türlü fedakârlığı yapmaya hazırız. Batıda yaşayan evladını askerde kaybetmiş analara sesleniyorum; ana yüreği ve evlat acısı birdir. Gelin kucaklaşalım. Bizi anlayın; devlet yıllarca bizi inkâr etti, bize kimlik vermedi. Dilimizi konuşmamızı istemedi. Bize terörist dedi, bizi canavar olarak gösterdi. Bizler de sizler gibi insanız, bizler de en az sizler kadar bu toprakların evladıyız. Gelin hep beraber yıllardır akan bu kardeşkanını durduralım. Yoksa bunun vebalinin altından kimse kalkamaz. Kimse keyfinden dağa çıkmaz, devlete başkaldırmaz. Bizlerin devletle ve bayrakla bir derdimiz yoktur. Bizlerin tek isteği, insan gibi eşit bir şekilde yaşamaktır. Hepimiz kardeşiz. Bu topraklar için, bu vatan için Kürtler bedel ödemiştir. Beş amcamı Çanakkale’de yitirdim. Bu topraklar için Türkler kadar Kürtler de canını vermiştir. Umudum odur ki, memlekete barış gelsin, artık analar ağlamasın” dedi.

HER KESiM SÜRECE DESTEK VERiYOR

            Devlet ile PKK arasında başlayan barış süreciyle birlikte bölgede sosyal iklim bahara dönüşürken, Ergani’de bulunan siyasi parti temsilcilikleri, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlar süreci Ergani Haber Muhabiri Murat Babacan’a değerlendirdiler. Ergani’deki siyasi parti temsilcilikleri, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşların çözüm sürecine ilişkin değerlendirmeleri şöyle: 

Mehmet Kaya

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ilçe Başkanı:

            “30 yılı aşkın bir süreden bu yana akan bu kardeşkanının durdurulması noktasında Sayın Başbakanımız elini taşın altına sokarak büyük bir sorumluluk üstlenmiştir. Bu sorumlu duruş, muhalefet partileri haricinde toplumun her kemsinden olumlu manada destek görmüştür. Bu hassas süreçte maalesef CHP ve MHP kendilerinden beklenen sorumluluklarını bir kenara bırakarak barışa destek olacaklarına köstek olmayı tercih etmişlerdir. Tüm bunlara rağmen hükümet olarak tarihi bir süreçten geçtiğimiz bu dönemde ülkemizde barış ve kardeşlik ortamının tesis edilebilmesi için her şey yapılacaktır.”

 

Mustafa Aslan

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ilçe Başkanı:

            “insanca yaşadığımız bu ülkede canımızı, aklımızı, yüreğimizi savaşmak için değil, birlikte daha modern bir ülkede huzurlu bir şekilde yaşayabilmek için ortaya koymalıyız. Yıllardır akan kanın durmasını istiyoruz. Yaşanan barış sürecinde hükümeti samimi bulmuyoruz. Bu bağlamda hükümetin barış süreci konusunda daha samimi ve ciddi adımlar atması ve bu anlamda tüm siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının bu sürece dahil edilmesini istiyoruz. Hükümetin gizli kapılar ardında neler konuşulduğunu açık ve şeffaf bir şekilde ortaya koyabilmesi lazımdır.”

Cavidan Yaman

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ilçe Başkanı:

            “Bize göre geç kalınmış bir durum olsa da yıllardır akan kardeşkanının durdurulması için duyulan özlem ve umutlar yeniden yeşermiştir. Biz BDP olarak bu süreci olumlu buluyor ve destekliyoruz. Türkiye’de sadece Kürt sorunu değil bu topraklarda yüzyıllardır kardeşçe yaşamış halkların da sorunları vardır. Sayın Öcalan’ın Nevruz’da kamuoyuna açıklanan mektubunda bunu açıkça vurgulanmıştır. Bu açıklamada, Türkiye halklarının tümünü kapsayan, tüm halkların eşit ve özgürce yaşayabileceği, demokratik bir ülke özlemi dile getirilmiştir. Bu manada ilk başta silahların susarak artık siyasetin konuşması gerekliliği çok büyük bir ihtiyaç haline gelmiştir. Kürtlerin istekleri gayet açık ve nettir. Kürtlerin beklediği; temel hak ve özgürlüklerin anayasal teminat altına alınmasıdır. Bu barışın tesis edilmesi, silahların susması için parlamentonun her türlü yasal zemini oluşturması gerekmektedir. Şayet hükümet bu süreçte yasal zemini oluşturmazsa 90’lı yıllarda yaşanan sıkıntılar yeniden yaşanabilir.”

M.Emin Buran

Hür Dava Partisi (HUDA PAR) ilçe Başkanı:

            “Yıllardır akan bu kanın durması noktasında atılan her adımın arkasındayız. Ancak burada bizim parti olarak ayrıldığımız konu, PKK sorunu ile Kürt sorununun birbirinden ayrılmasından yanayız. Çünkü PKK’nın tek başına Kürt halkının tümünü temsil ettiğini düşünmüyorum. Bu kanın durması için PKK ile çeşitli görüşmeler yapılabilir, adımlar atılabilir ancak; bize göre Kürt sorunu ayrı bir şekilde ele alınması gereken bir konudur. Bu sorunun çözülebilmesi için toplumun tüm kesimlerinin bir araya geleceği bir zemin oluşturulmalıdır. Dolaysıyla silahların bırakılmasıyla Kürt sorununun çözüleceğine inanmıyoruz. Öncelikle Kürtlerin hem kültürel hem de ana dil gibi önünde bulunan engellerin kaldırılması gerekmektedir. Bu sorunun çözülmesi için eğitimde fırsat eşitliği ve Kürt kimliğinin tanınması gibi durumların sağlanması gerekmektedir. Toplumsal barışın temeli ancak bu şekilde atılabilir.”

Ramazan Karakaya

Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) il Başkanı:

            “Biz ESP olarak, bu süreci önemsiyoruz. Geçmişe dayalı bir çatışma ortamının yaşanması, bu savaşın kısmen çözümsüzlük ortamına girmesi, son zamanlarda Sayın Abdullah Öcalan’ın mektuplarla sürecin önünü açmasıyla yeni bir boyut kazandı. Bunu bir adım olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu adımı da Sayın Öcalan attı. Bundan sonra adım atması gereken de devlet cephesidir. Bu adımların, devletin elindeki tutsakların serbest bırakılması, sürecin yasal zemin düzleminde teminat altına alınması gibi somut adımlar olması gerekmektedir. Mecliste bir yasal zemin oluşmadan gerillanın silahlarını bırakarak geri çekilmesi tehlikeli bir durumdur. Yani sonuçta Terörle Mücadele yasası denilen bir yasanın hâlihazırda bulunması, gerillalara yönelik her türlü tehlikeye meşru zemin hazırlamaktadır. Dolaysıyla barış sürecinde devletin ortaya koyduğu yöntemi doğru bulmuyoruz. Bir kere devlet bu sorunu çözmekte samimi ise, süreci yasalarla teminat altına almalıdır.”

Ramazan Kartalmış

 Avukat:

            “Her şeyden önce şunu görmek lazım; 30 yılı aşkın bir süredir barış için gerekli koşulların sağlanamamasından dolayı on binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan bir süreç yaşadık. Kürt sorunun çözümüne yönelik her ne kadar hükümet tarafından atılan bir takım olumlu adımlar varsa da, bir halkın sorununu çözerken buna yasal bir zemin oluşturmak gerekiyor. Yasal bir takım koşullara bağlanmayan bu sorun mevcut hükümet tarafından ne kadar iyi niyetle yaklaşılırsa yaklaşılsın, nihayetinde bir süre sonra yeni bir hükümetle, yeni bir siyasal anlayışla sil baştan yeniden yaşanabilecek bir sürece dönüşür. Barış en basitinden insanların herhangi bir baskı altında kalmadan yaşaması demektir. Bugün Kürtler açısından bakıldığında, halen Kürtlerin yerleşim yerlerinin isimleri Türkçeleştirilerek değiştirilmiştir. En azından hükümet, bugün çok basit kararname ile birlikte yerleşim yerlerinin isimlerinin iadesini sağlayabilir. Keza, Kürtçenin eğitim dili olması konusunda bir kısım çevreler bir takım kaygılar yaşamaktadır. Ancak Kürtlerin ana dilinde eğitim görmesi Türk halkı için kaybedilecek bir durum değil. Yani, bugün barışın sağlanması, Kürtlerin demokratik haklarının iadesi, Türk toplumundan hiçbir şey kaybettirmeyecek. Tam tersi yüzyıllardır birlikte yaşadığı bir toplumun evrensel ve insancıl haklarının iadesini vermenin hazzını yaşayabilir en fazla. Bu açıdan baktığımız zaman, elbette ki bu iş yasal bir süreç gerektirecektir. Bugün şiddet ortamının son bulması için de bir takım yasal düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Bu çekilme sürecinde tarafları ikna edecek, iyi niyet göstergesi olacak adımlar atılması gerekiyor. Bunun ilk adımı yerleşim yerlerinin isimlerinin iadesi olacaktır. ikincisi ise, Kürtlerin ana dilde eğitim görmesini insani bir hak olduğunu devlet kendi toplumuna anlatmalıdır. Bir halka ana dilini seçmeli ders olarak okutmak bir halka yapılacak en büyük haksızlıktır. Bugün Türk insanıyla Kürt insanı arasındaki bu duygusal kopuşun bana göre en büyük nedeni, Türk insanının Kürtçeyi bilmemesidir. Bana göre, Türklere Kürtçe bilme zorunluluğu getirilmelidir. Kimsenin devletin resmi dili ve bayrağıyla genel anlamda temel değerleriyle bir sorunu yoktur. iki tarafı da bu değerler etrafında buluşturmak gerekmektedir.”

Bülent Taner

Ergani Kuyumcular Derneği Başkanı:

            “Barış süreci Türkiye’de yaşayan tüm halkları heyecanlandırıyor. Barış, tüm Ortadoğu coğrafyasında yaşayan Türk’lerin, Kürt’lerin, Arap’ların ve diğer bütün halkların özlem duyduğu bir olgu. Süreç içeriğine uygun politikalarla yürütüldüğü takdirde kazanımları bol olacaktır. Türkiye kazanacaktır, Türkiye halkları kazanacaktır. Düşmanlık hissi ortadan kalkacaktır. Herkes kendisini özgür ve mutlu hissedecektir. O bakımdan başlatılan süreci olumlu buluyor ve destekliyorum. Dünyada yaşanılan örneklere bakılmadan da alternatif çözüm modelleri geliştirilebilir. Her ülkenin ekonomik, sosyal ve siyasal koşulları farklılık arz edebilir; ancak Türkiye kendi modelini geliştirerek meseleyi çözüme kavuşturabilir. Meselenin çözümünde aydınlara, kanaat önderlerine, sivil toplum kuruluşlarına ve siyasi parti temsilcilerine önemli görevler düşmektedir. Bir süreliğine de olsa herkesin şahsi, bireysel hesaplarını bir kenara koyup ülke ve toplum çıkarları için hareket etmesi gerekiyor. Hiç bir şey barıştan daha değerli olamaz. Barış, özü itibariyle stratejik bir iştir. Taktik meselelere konu edilebilecek bir iş değildir. Barışı sağlamak zor iştir. Toplumlara mutluluğu getirecek her iş zordur. Acıyı devam ettirmek ise her zaman en kestirme yoldur. Acı sonuçlar doğuracak yol haritalarını uygulamak yerine barışı, huzuru, mutluluğu getirecek yol haritalarını uygulamak gerekir. Sürecin tıkanmaması için teknik ve taktik meselelere odaklanmamak gerekir. Dezenformasyon uygulanarak zihin karışıklığına yol açıp barış veya çözüm süreci sekteye uğratılmamalıdır. iyi niyetli çalışmalar yürütülürse her türlü engeller aşılabilir. Çalışmalar kötü niyetli yürütülmek istendiğinde ise hiçbir engel aşılamaz. Amaç yarayı iyileştirmek olmalıdır, yarayı deşmek, yaraya tuz basmak asla tasvip edilmemelidir. Bu vesileyle iyi niyetle amaçlanmış her türlü çalışmanın başarıya ulaşmasını temenni eder, daha barışçıl, daha demokratik, daha özgürlükçü, daha refah, daha güçlü bir Türkiye’de beraber yaşamak umuduyla herkese başarılar…”

Murat Atay

Ergani Girişimci işadamları Derneği (EGiAD) Başkanı:

            “Bize göre barış anlamında bu süreçte atılan adımlar olumlu manada karşılık bulacaktır. Çünkü gerek devlet kanadı gerekse toplum kanadı bu sürecin barışla sonuçlanması için büyük bir beklenti içinde. Toplumun büyük bir çoğunluğunun sürecin ilerlemesinden yana umutlu olduğunu görüyoruz. Bu anlamda barışın geleceğine olan inancımız pekişmiş durumdadır. Barış savaştan daha zordur. Silahların bırakılmasının ardından tesis edilecek barış sürecinde herkesin son derece duyarlı olmaları gerekmektedir. Bu sorumluluk hepimize düşmektedir. Bu ülkede yıllardır akan kardeşkanının durması için toplumun her kesiminin duyarlı olmaları gerekmektedir.”

Deniz Akdağ

Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Ergani Temsilcisi:

“Yüzyıllardır bu coğrafyada yaşayan, kurtuluş savaşında ülkenin tüm halklarıyla omuz omuza mücadele ederek bu ülkenin kurulmasında asli unsurlardan olan Kürt halkına, geçmişte uygulanan asimilasyon, red ve inkâr politikalarının ve katliamların sonuçlarını herkes görmektedir.  Şuan bulunduğumuz noktada yapılan barış görüşmeleri gelecekle ilgili umutlarımızı arttırmaktadır. Bu görüşmelerde rol alacak akil insanlar arasına, ülkenin en akil insanları olan, oğlunun kemiklerini bulamadan vefat eden Berfo ana gibi, yüreği yanan, evlat acısı çeken analarımızın katılması, toplumun bu konuyu algılamasında büyük kolaylık sağlayacaktır. Bizler nasıl Diyarbakır Nevruzunda iki milyon insan, barış diye haykırarak süreci desteklediğimizi gösterdiysek. Ülkenin geri kalanının da bir daha,  bir damla gözyaşı dökmemek için, aynı haykırışı gerçekleştirmesiyle bu sorunun çözüleceğine inanıyoruz.”

Cihan Çuçi

Eğitim Bir Sen ilçe Temsilcisi:

            Sayın Başbakan’ın liderliğinde girdiği bu son dönemdeki Kürt meselesine, barış ve kardeşlik sürecinden çok umut duyuyor, çok desteklenmesi gerektiğine inanıyorum. Ben Türkiye’nin şu anda yaşadığı dönemi büyük bir fırsat olarak görüyorum. Toplumsal kalkınmanın özünde insanın gelişmesi yatıyor. Bu da daha sivil, daha demokratik, daha eşitlikçi, daha özgürlükçü bir anayasa ile mümkün olabilir. Ayrıca Sayın Başbakanın önünü açtığı, yolunu açtığı yeni bir süreç var. Bu süreçte tüm çaba gösterenleri desteklememiz gerek.  Bu iki konuyu gerçekleştirmek için de ciddi bir toplumsal destek var. Türkiye yeni bir anayasayı istiyor. Türkiye barış sürecini istiyor. Barış ve kardeşlik sürecini istiyor. Sayın Başbakan’ın şahsında çok büyük bir toplumsal destek var. O da bu konuda kararlılık gösteriyor. Bütün bunları bir araya topladığımızda önümüzde çok büyük bir şans olduğuna inanıyorum. Türkiye barış ve kardeşlik sürecini gerçekleştirirse ekonomik olarak uçacağına, daha hızlı büyüyeceğine ve bölgesel kalkınma farkları sorununun çözüleceğine inanıyorum.”

Mehmet Arslan

Politik Aktivist:

            “Savaşı gerek ailesel gerekse bireysel olarak çok ciddi anlamda yaşamış birisi olarak elbette ki barışın anlamını çok derin ve anlamlı buluyorum. Ancak bu barışın tarafları rencide etmeyen, onurlu bir barış olması ve Kürt halkının haklı ve meşru tüm haklarının anayasal güvence altına alınması gerektiğini düşünüyorum. Önemli olan bir diğer husus ise; Kürtlerin de bir halk olarak hassasiyetleri olduğu düşünülerek siyasi şahsiyetlerin ve bir takım medya organlarının bu hassasiyetleri göz önünde bulundurarak çocuklarımızın, geleceğimizin ve tüm Ortadoğu halklarının geleceğinin sunulan onurlu barış programıyla hayat bulacağına inanıyorum.”

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
Damat dehşeti; 1 ölü, 2 yaralı
Damat dehşeti; 1 ölü, 2 yaralı
Güvercin kavgasında 3 kişi yaralandı
Güvercin kavgasında 3 kişi yaralandı