Advert

çœSurç™a bir ses vereceğizç

DTK, DBP, HDP ve KJA, yasak ve operasyonların 87 gündür sürdüğü Sur için ortak çağrı yaptı. DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle, Cumartesi günü saat 13.00ç™te tüm eşbaşkanlarının katılımıyla Koşuyoluç™nda kitlesel basın toplantısı yapacaklarını söyledi ve tüm Diyar

çœSurç™a bir ses vereceğizç
Bu içerik 3225 kez okundu.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Hatip Dicle, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eşbaşkanı Kamuran Yüksek, Kongreya Jinên Azad (KJA) Koordinasyonu üyesi Sara Aktaş, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır il Eşbakanı Ömer Önen, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı, 87 gündür sokağa çıkma yasağının devam ettiği Sur için ortak basın toplantısı düzenledi. DTK binasında yapılan toplantıda önemli açıklamalar yapan Hatip Dicle şunları söyledi;

“TARiHi BiR SÜREÇTEN GEÇiYORUZ”

“Zorlu ve tarihi bir süreçten geçiyoruz. 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatı’nın yıldönümü. Ona dikkat çekmek önemlidir. Başmüzakereci Sayın Öcalan’ın yürüttüğü iki yıllık süreç sonucunda artık müzakere sürecine gelindiği, 10 madde üzerinden görüşüldü. Birlikte TV’ler önünde verilen görüntü eşliğinde çok önemli tarihi bir belge niteliğindeydi. Sayın Öcalan sadece Kürt sorunu değil Türkiye’de demokrasi talebi olan herkesin sözcüsü olma yaklaşımıyla 10 maddeyi bir dizi diyalogdan sonra karar verdi. Sadece Kürt sorunu çözümü değil azınlık sorunlar, Alevilerin, kadın, çevre sorunlarını tüm taleplerine karşılık verecek müzakere başlıklarıydı. Sayın Öcalan diyordu kadın özgürlüğünü mü konuşacağız? Tüm kadınların temsilcileri olacak ve sorunun çözümüne dair tartışılacak diyordu. Herkes kendi taleplerini sunacak ve devletle ortak bir çözüme kavuşacaktı. Sadece orada temsilciler arasında değil toplum da tartışmalara katılacaktı. Bu başarılsaydı büyük bir demokrasi mücadelesi başarıya ulaşacaktı.

 “ERDOĞAN MASAYI DEViRDi”

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Dolmabahçe Mutabakatı’ndan haberim yok”, “Kürt sorunu yok” deyip masa devrildi. Birinci yılı yaklaşırken bu günlere nasıl geldiğimizi hatırlatmamız lazım. Nisan ayı başlarında diyalog masasının müzakere masasına dönüştürmesini engelleyen kesimdir. Bu savaşın bizzat sorumlusu Erdoğan ve Saray çevresi ile AKP’dir. Heyetler şunu diyorlar ateşkes koşullarına bazı kesimler uymadı. Bazı silahlı birimler illere girdi, biz de buna göz yummazdık diyorlar. Gerçek öyle mi bizzat yaptığımız görüşmelerde de hendekler vardı. Bingöl-Lice’de hendek vardı. Sayın Öcalan bir heyet gönderip sorunu anlamak istedi. Halk inisiyatifleriyle görüşüldü. Lice ve Bingöl karakol yapımları neden yapılıyor denildi. Ve sonucunda bir mutabakata varıldı. Hem karakollar durdu hem de hendekler kapandı. Ekim 2014’te bazı gençlerin Cizre’de kazdığı hendekler vardı. Ben görevlendirilmiştim. Bir dizi görüşmeler sonucunda, Cizre’deki gençlere dönük operasyonlar durdurulacak, hendekler kapanacak. Görüşmeler olduğunda sorunlar çözülüyordu. Nisan’da Erdoğan masayı devirdiğinde gün gün savaş tırmandırıldı.

“GELDiĞiMiZ NOKTA BiR FELAKET DURUMUDUR”

7 Haziran’dan sonra AKP iktidarı kaybedip Rojava’daki gelişmeler de yaşandı. Bu savaş dayatılmasıydı bugün bahsedilen hendek sorunu yaşanmayacaktı. Geldiğimiz nokta bir felaket durumudur. Biz bu savaşa yabancı değiliz. Halkımız 30 yıldır bu savaşın içindedir. Bu kadar ahlaksız, bu kadar hukuksuz bir savaş yürütülmemişti. intikam dürtüsüyle yapılıyor. Cizre’de savaş hukuku rafa kaldırıldı. Cenevre Sözleşmesi’ne göre, Türkiye savaş suçu işliyor. Sağlık çalışanları öldürülemez, gazeteciler asla hedef alınamaz. Bunlar yapıldı. iMC muhabiri vuruldu. Siviller vuruldu. Yetmedi yakıldı. Yeni Madımak yaşandı. Çağdaş Kerbelalar yaşandı. Savaşın kuralları var onlara da uyulmuyor. Yaralıların alınması için ara verilir, cenazeler alınması için iki taraf ara verir. Ama bunların hiçbiri yapılmadı. Utanmadan arlanmadan Tweetler atılıyor. Ölenler ölüyor geride kalanların insanlığı ölüyor. Her şey onarılabilir ama bunlar insanların yüreğinden silinemez. Bir arada yaşamamızın köprüleri havaya uçuyordu.

“DEVLET MEŞRUTiYETiNi YiTiRMiŞTiR”

Bir devletin vatandaşlar tarafından tanınması için bir rıza olması gerekir, rıza yok olduğunda devletin şiddeti kalır. Kürt halkının bunca zulümden sonra rızası kalmamış. Devlet meşrutiyetini yitirmiştir. Savaşta önce gerçekler öldürülüyor. Sur’da da havuz medyasına bakıldığında gerçeğin nasıl öldürüldüğünü ders yüz edildiğini görürüz. Şu anda hepimiz toplumsal bir felaketle karşı karşıyız. Sur’da 90 güne yakın bir yasak var. Sur’da görüntülere bakıldığında bütün tarih yok edildiğini görüyoruz. Amed halkının binlerce yıldır zalimlere karşı susmayan vicdanın öldürmeye çalışıyorlar. Cizre benzeri bir vahşet yaşanırsa hepimizin insanlığın öleceğini görmek zorundayız. Halkımıza çağrımız var.

 “AMED HALKI SESSiZ KALMAMALI”

Amed halkı yüzyıllarca katliamlara rağmen haksızlık hakkında asla susmayan isyan eden bu cinayetlere de sessiz kalmamalı. Demokratik tepkilerini ortaya koymalıdır. STK’ler çağrılar yaptı. En azından 24 saat sokağa çıkma yasağının kaldırılması ve orada yaralı çocuk kadınların tahliyesinin sağlanması gerekir. Devlet sadece Cizre’deki gibi 200 Kürt’ün öldürülmesiyle güçlenemez. Yıllara yayılacak bir şiddet dalgasına öncülük edecek. Cizre’de yumduğu bir katliamın gerçekleşmemesi için ağırlıklarını kaldırmalılar.

“ÖLÜMLER OLMADAN BiR ÇÖZÜM BULUNSUN”

Manzara şudur. Devletin verdiği bilgilere göre, 25 silahlı kişi var, 150 sivil var. Anonslar yapılıp siviller çekilsin deniliyor. Bazılarının bu gençlerle ailesel bağları var. Biz burada gençlerimizi bırakıp çıkamayız. Bir çare alınacaksa ölümler olmadan bir çözüm bulunsun. Varsayalım siviller rehin alınmış. Devletin gidip çocuk kadınları öldürmek hangi hukuk ve kanunda vardı. Kaç gün ölü biçiyorlar sonra da defolup gideceğiz diyorlar. Vicdanlarımızı insanlığımızı öldürdüklerini bilmiyorlar.

 “SUR’A SES VERECEĞiZ “

Her gün saat 19.00’da gürültü çıkarma, korna eylemselliği, abluka kalkana kadar bunlar devam etmeli. Ayın 27’sinde saat 13.00’te bütün eşbaşkanların katılacağı bizzat parti arabalarıyla kitlesel bir basın toplantısını düzenleyeceğiz. Bütün STK’ler, herkesin katılması ve Sur’a ses vermesi çağrısında bulunuyoruz. Sur’a ses vereceğiz. insanlığımızı harekete geçireceğiz. Herkesi duyarlı olmaya çağırıyorum. Devletin saygınlığı öldürmek, ezmekle olmaz onun hukuk ve demokrasiye bağlılıkla ölçülür. Diyarbakır halkını doğumdan beri burada yaşayan biri olarak bu sessizlik kimseyi yanıltmamalı. Diyarbakır Cizre benzeri bir katliama izin vermez, bunu kaldıramaz. Bu sözümüz bir uyarı olarak algılanmalıdır. Sabrının taşma noktasına geldiğini bilmesini istiyoruz.”

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
GGC’den 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü mesajı
GGC’den 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü mesajı
Aziz Yıldırım Amedspor’a destek verecek mi?
Aziz Yıldırım Amedspor’a destek verecek mi?