Advert
çœGelecek Yeni Almaşıklara Açık

çœGelecek Yeni Almaşıklara Açık

Bu içerik 6296 kez okundu.
Kafka'nın kısacık bir öyküsü var. Şöyle: “ 'Öf ' dedi fare, 'dünya da günden güne daralıyor. ilkin bir genişti ki, korktum, koştum ileri, uzakta sağlı sollu duvarlar görür görmez dünyalar benim oldu. Ama bu uzun duvarlar da bir çabuk birbirlerine doğru ilerliyor ki, en son odadayım işte; orada, köşede de kapan duruyor, gide gide kısılacağım kapana.' Kedi: 'Sen de öyleyse yönünü değiştir' dedi ve fareyi yedi.”
 
Şikâyetçi, çaresiz fare, kaçınılmaz akıbetinin yalnızca kapana yakalanmak olduğunu düşünürken, kedi, ona yepyeni bir almaşık sunar. Kedi, farenin kaçınılmaz ölümünün, önüne geçilmez mukadderatının biricik yolunun kapana kısılmak olmadığını ona göstermek ister ve onu yakalayıp yer
 
insanlar, kimi zaman, kendi kurdukları dizge karşısında öyküde anlatılan farenin çaresizliğiyle yüz yüze gelirler. Onlar kendi başlarının çaresine bakmakta acze düşerlerse, bir kedinin onlara yeni bir almaşık(!) sunması her zaman beklenebilir.
Fare, getirilen yeni almaşığın, akıbetini değiştirmeyeceğini bilmiyor değil, ama önünde tuzak olarak kurulmuş olduğunu gördüğü kapana yakalanmanın aptallıkla niteleneceğinin de farkında. Oysa kedinin kendisini yemesine izin vermesi, onu, hiç olmazsa aptal görünmekten kurtaracaktır. Böylece kendisini mazur göstermek için şartları öne sürme ve: “Başka çarem var mıydı?” diyebilmenin gerekçesini elde etmiş olacaktır.
 
Denebilir ki, ölümü göze aldıktan sonra kapana kısılmakla kediye yem olma arasında ne fark var? Bizim, fareye atfettiğimiz telâkki tarzına göre arada fark olduğu kabul edilmelidir. Kapana kısılmak, onun kapan olduğunu bile bile kapana yakalanmak bir tür intihar olacakken, kediye yem olmak, sonucunu şartlara atfedebileceğimiz bir gerekçe vermektedir elimize. Ama son tahlilde, öyle veya böyle, kendini ölüme terk etmek abes değil mi? Ama öykü zaten bu abes çaresizlik mantığı üzerine kurulmuştur. Fare, böylece kediye yem olmak suretiyle arkasında şu bildiriyi bırakmaktadır: ben kendimi kediye yem etmezdim, ama görüyorsunuz, başka çarem var mıydı? Kendimi, açık bir tuzağa düşmeye terk edemezdim. Kedinin beni yemesi ise mukadderattır, şartların gözü kör olsun!
 
Sanırım şu çıkarıma ulaşmak mümkün görünüyor: kendi dizgesi karşısında fare durumuna düşen insan için, orta yerde daima bir kedi bulunacaktır. Fare rolünü benimsemiş olan karşısında, birilerine de kedi rolünü oynamak kalır. Böylece kedi, her seferinde, yeni bir almaşık olarak fare karşısında avcılığını sunar.
 
Bu roller değişebilir mi?
Kafka'nın öyküsünde bu mümkün görünmüyor. Çünkü onun öyküsü, fare, kapan, kedi üçgeni üzerine kurulmuştur. Bunların her biri, kendine düşeni yerine getirmeye mecbur ve mahkûmdur. Ama kendine bir dizge kuran insan, o dizgeye mahkûm olmak zorunda değildir. Kurduğu dizge karşısında fare rolünü benimsemeye kimse zorlamıyor onu. Fakat dizge karşısında aciz gösterenler, kendiliğinden fare konumuna düşmüş oluyor.
 
Rasim ÖZDENÖREN
DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
Madde Bağımlıları Mücadele Derneği’nde silahlı kavga
Madde Bağımlıları Mücadele Derneği’nde silahlı kavga
Bizans ve Romalılara ait tarihi eser yakalandı
Bizans ve Romalılara ait tarihi eser yakalandı