Advert
YOLCULARA (HEPiMiZE)ç¦ YAœRAœMEK YOLDA OLMAK DEĞiL YOL ALMAKTIR

YOLCULARA (HEPiMiZE)ç¦ YAœRAœMEK YOLDA OLMAK DEĞiL YOL ALMAKTIR

Bu içerik 6155 kez okundu.
Hepimiz yolcuyuz, herkes yürüyor hayat yolculuğunda. Yürümek en faydalı spordur getirisi bedenden çok zihne. Yürüyüş bedene en çok da fikre en sağlıklı ve temiz gıdadır ancak yürüyüşümüzdeki devamlılık önemlidir diyetlerdeki istikrar gibi. Her şeydeki gibi yürüyüşteki denge de önemlidir. Ne sonrasında yorulup bırakacak kadar çok koşmalı ne de yerimizde saymalıyız aheste avare. istikrarlı, düzenli yürüyüş ve Yolda olmak olmalı dileğimiz. Ama kaldırmamalı, yol aldırmalı yürüyüşümüz.
 
Yürümek en bereketli eylemdir, yolda olmayı hissettirir, hatırlatır ve fikri hareket, zihne bereket getirir. Harekete geçiş, dirilik ve huzur getirir inzivanın pasifliğinin aksine. Dört duvarın bunalımlı hüznünü dağıtır kalkmak ve harekete geçmek. Peygamberimizin öfkelendiğinde duruşunu değiştirmesi gibi tebdili mekan gibi ferahlık verir. Bir de istikamet ve gaye mevcutsa yol en büyük hazinedir, yürümeyi bilene.
 
Yürüyüşlerimiz beden değil  zihin diyetinden kaynaklanmalı, zihinlerimiz gereksiz kilolardan kurtulmalı ve canlanmalı. Diyette sporun önemi gibi ruh ve beyin sağlığında da zihni  hareketin önemi büyük ve eşsizdir. Zihni hareket,  yeniden uyanma ve dirilmedir obez olmuş fikirlerimize, duygularımıza. Beyinlerimiz;  katkılı yayınlar, zararlı fikirler, israf zamanlar  ve sağlıksız alışkanlıklarla uyuşmuş ya da çok doymuş; doğrusu yanlış doymuş, doğru doyuma aç durumda. Yemek öncesi alınan şekerli gıdalar gibi hayat da tatlılıklarla kandırmakta ve geçici bir doygunluk hissiyle oyalamakta zihni sorgu yeteneğimizi. Her tatlı faydalı değildir aslında ve tuzun da şekerin de azı karar çoğu zarardır. Kimilerimiz acıları, tuzu bol kullanır hayatta. Kimi tatlılarla oyalanır ve dolmaya bakar neyle dolduğuna değil. Oysa hayat akıp gitmektedir ve zaman ihmali affetmemektedir. Beyin kanseri mide rahatsızlıklarından sayıca çok ama fark edilmeyen sinsi ve gizli hücrelerle işgal edildiği için fark edilmemektedir. Arınma zamanı gelmiş hatta geçmiştir. Hz. Yunus kıssasındaki gibi bir gidiş hatta kaçıştayız sorumluluklarımızdan  ve bilinçlenmekten.  Balığın karnındayız ama keyfimiz yerinde, çıkmak,gitmek sorumluluksa kaçmaktan, kalmaktan yanayız. Gerçeği, düşlerimizden uyandırdığı istememekte ve uyumayı yorulmamak ve kaçmak için yeğlemekteyiz. Oturmaktan yana tercihlerimiz, ama alın teri olmadan  ilerlenmez ki. Sınavda uyuyan neyi kaybeder? Geçici bir  rahatlık yüzünden sonrasındaki vicdan azabına ve pişmanlığa, en çok da içindeki gayeye, başarıya ulaşma fırsatını kaçırışa mahkum eder kendini. Şimdi uyuyalım hatta en tatlı ninnileri kodlayalım pasifliğimize ve sallayalım kaçışlarımızı salıncak niyetine. Ama ulaşmaz hiçbir istikamete salıncak ve asıl tehlike yürüyene değil sallanana, oyalanana. Düşüş kalkış içindir ve zorluk gülün dikenidir. En zor ulaşılan en değerlidir, neden gümüştense altın değerlidir… Kusursuz ve sorunsuz bir çakıl taşı olacağımıza kusurlu ve sıkıntılı da olsa elmas olmak yeğdir. içimizdeki elmas olmayı bekleyen cevher hep işlenme ümidindedir. Kendimizi  kömür olarak bırakmak  da elmasa çevirmek de tercihimizdir. Elmas olma ihtimalini kömür kalmaya satan kendine haksızlık etmiştir. Elmas olabilmek için önce kendini tanımak, kömür olma ihtimalini kabullenmek gerekir; sonra içimizdeki elmaslık cevherini, potansiyelini. Ve göze almak elmas olmak için oyulmayı, işe yaramak için tahtalıktan yontulmayı. işte! Elmas olmaya yolculuktur yürüyüş. Yolda olmak, yolcu olmak sadece bedene, zihne sağlık vermez, insanın ayaklar altındaki onurunu, baş tacındaki yerine getirir. insanı da kendine getirir; her yürüyüş kendinedir, kendilik bilinci verir. Kendine yolculuk, kendine gelmektir. Kendimize gelmek özümüze dönmektir, öze uyanıştır. Ve uyanış, kömürleri(elmas)  uyandırmayı, çağırmayı gerektirir, bir ısınış uğruna yanmadan. Sadece kendi kolyeliğiyle övünen gayesizdir ve depresyondadır çünkü çağırmayıştaki bencillik; buz dağının su altındaki kısmı gibi altta kalsa da vicdanın sesi ,içten içe sızlatır hiç kapanmayan yara misali. Ve nice zenginliğin, beğenilmenin içinde el uzatamayış tekrar kömüre çevirir elmas profilini.
 Doğru beslenmenin fazla yemek değil az ve sık yemek oluşu gibi, zihni ve ruhu ibadetin fazla değil devamlı olanı makbul esasına göre beslemeli, düzenli ve istikrarlı yürümeliyiz. Alışkanlığa dönüşmeden arınmalı soframızdakiler; önümüze gelenler de yanlıştır yanlış sofradaysak.
Yanlış doldurduğumuz ya da ihmal ettiğimiz en önemli kap, yer beynimiz. Çevre, mide kirliliğinden  çok bilgi kirliliği yaşıyoruz ve özümüze, inancımıza  uygun olmayan yaşayışlar yerleşiyor yaşantımızın özüne. Beyin temizliği yapmalı ve geç olmadan yola düşmeliyiz. Tam doymadan uyanmak ve doğru sofralardan beslenmek dileğiyle.  istikameti doğru olan yürüyüşler ve fikre atılan adımlar dileğiyle. Yolculuğumuz el sallama değil el uzatma olmalı. Herkesin tufanı kendi uyanışıdır ve Uyanış uyanık olana cennet, uykudakine cehennemdir.Yolda olmak ve yolcu olmak en hayırlı tercih ve özün genetik koduna dönüşüdür. Kendini bulduran, önünü gördüren, uyandıran, dirilten, fikre uzanan hayırlı yürüyüşler dileğiyle... Yolda olduğunuzun farkında ve hep yol alın….
DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
Çermik'te kaybolan genç için aramalar devam ediyor
Çermik'te kaybolan genç için aramalar devam ediyor
Sigara içmek için çıktığı pencereden düşüp öldü
Sigara içmek için çıktığı pencereden düşüp öldü