Advert
Devlet Baba, Sen Koru En Büyük Emaneti

Devlet Baba, Sen Koru En Büyük Emaneti

Bu içerik 6550 kez okundu.
Yine sabah olmuştu; yine o istemediğim sabahlardan biri... Uyumayı sevdiğim için değil... Tam tersi uyumamak için direnirdim uyku vakti gelince bile; yatağa 5 dakika geç gitmek bile kazançtı. Ama artık sabah olmasını istemiyordum...istemiyordum o günden beri. Belki bugün haftasonudur diye düşündüm son bir ümitle. Ama annem "Kalk, okula geç kalacaksın." diye seslendiğine göre okul günlerinden biriydi...Maalesef o korkunç günlerden biri. "Kalkmak istemiyorum." dedim anneme, "Kalkmak istemiyorum,okula gitmesem olmaz mı bugün ?" diye sordum yalvaran gözlerle anneme. "O da nerden çıktı?" yavrum diye sordu annem şaşkın gözlerle...Nasıl anlatabilirdim ki anneme okula neden gitmek istemediğimi... Nasıl anlatırdım; sürekli "Okul güzeldir,okumak güzeldir." diyen aileme okulun güzel değil korkunç bir yer olduğunu?...Karnım ağrımaya, midem bulanmaya başlamıştı. "Anne, karnım ağrıyor." dedim. Annem "Son günlerde her sabah karnın ağrıyor; ama geceleri uyumazken, dışarda oynarken hiç ağrımıyor o karnın." dedi inanmayan bakışlarını dikerek gözlerime.. "Kalk hadi kalk, bu kez kandıramazsın beni" dedi ...
Devamı malum; okul hazırlığı ve okul...insan kabusları uykuda görürdü oysa ama ben kabusumu yaşamaya gidiyordum korku içinde çaresizce. Annem daha karnımın ağrıdığına inanmıyordu, onu okulda yaşadıklarıma nasıl inandırabilirdim. Üstelik "Şikayet etmek kötüdür." derdi hep annem hem şikayet edersem daha fazlasını yapmazmıydı bana şikayet ettiğimi anlarsa. Çok korkuyordum çok...Oysa okula başladığım ilk gün annem bana: "Artık burası ikinci evin, onlar da senin ailen, öğretmenine emanetsin." demişti.
 
Öğretmenime emanettim.Emanet ne  demekti? Sınıfın kapısından adım atar atmaz başladı sınıftaki bazı çocuklar bana bakıp gülmeye. Yine onların alay malzemesiydim. O günden beri... Oysa onlar da ailemdi.Burası da yuvamdı...Henüz okul başlayalı 1-2 ay olmuştu ama ben sınıfın gözünde dalga geçilecek biri olmuştum, arkadaş bile olamadan. Annemse bana okulda birlikte eğleneceğimizi söylemişti; arkadaşlarımın benle eğleneceğini değil. Beni aşağılayacaklarını değil her zorluğu birlikte aşacağımızı...Neden gülüyorlardı bana? Yazamadığım için mi? O "d" harfini yazmak ne kadar zordu benim için onlar gülerken oysa. O düz çizgi önde mi sonda mı hatırlamak ve o çizgiyi dümdüz çizmek sonra yuvarlamak...Tam düzgün yapamıyordum, evde de evdekiler sürekli tekrar tekrar yazıdırıyordu oysa..Ama artık yazmaya bile korkuyordum hata yapacağım ve dayak yiyeceğim kaygısıyla. Kaygı ve stresle tanışmıştım bu yaşta. 
Oysa "1. sınıflar hemen derse başlamayacak, eğlenerek öğrenecekler, devlet çocukları çok düşünüyor" demişti babam; bu devleti tanıyorsanız lütfen söyler misiniz ona? Benim öğrenmemi beklemiyor, bu zorluğu aşmama yardım etmiyor, bana destek olmuyor, aşamayacağım yeni zorluklar travmalar yaşatıyor okul bana..Okul buysa eğer lütfen söyleyin devlete beni korusun okuldan...Annem yanlış biliyordu belki de çünkü ona göre öğretmenim de çok seviyordu hepimizi. Annem, babam da seviyordu beni ama kimsenin önünde azarlamıyor, aşağılamıyor; hatta yalnızken bile dövmüyorlardı. Hangisi seviyordu? Öğretmenler böyle mi seviyordu? Artık yazmaktan korkuyordum, konuşmaktan bile..Eleştirecek,aşağılayacak diye..Arkadaşlarıma rezil edecek diye..Hatta ben okuldan bile korkuyordum artık. Hatta birgün anneme "Ben okumasam olmaz mı, okumamak çok mu kötü?" diye  sormuştum.."Çok kötü" demişti annem.Okumak da kötüydü oysa...
işte zil çaldı,öğretmen zili.Öğretmen...Şefkat abidesi,yol gösteren rehberdi de ben mi onun içindeki canavarı çıkarıyordum acaba dışarı...Öğretmen gelecekti şimdi. Şimdi içeri gelecekti. Ya yine bana sorarsa ya beni yine tahtaya kaldırırsa...Başımı önüme eğdim ve hiç kaldırmadım bana bakmasın diye. Sonra açtık defterlerimizi.. O tahtaya yazdı, bize de "Defterlerinize yazın." dedi. Yanımdan geçmesin, yazdıklarıma bakmasın diye bildiğim tüm duaları okudum. Yazamıyordum ki bakarsa diye düşünmekten..Yazmayı denedikçe de korkudan daha da bozuk yazıyordum.
Ve korktuğum oldu..Oldu..Adımı söyledi.. Daha o adımı seyler söylemez midem sabahki gibi şiddetle ağrımaya başladı kalbim hızlı hızlı çarpmaya, üstelik bacaklarım da sanki sallanıyordu.Tahtaya çağırdı beni, o çok sevdiği söylenen, öğretmek için didinen, adı öğretmen olan o amca beni çağırdı. Çıktım tahtaya korka korka. "Yaz." dedi.."Yaz!"..Ne yazması; ben daha nasık ayakta duracağımı bile bilemiyordum. Yine o ses..."d" sessini yazmamı istedi.O an aklımda sadece bana kızacağı korkusu vardı.Denedim korka korka.Ne kadar uğraşsam da onun istediği kadar düzgün yapamıyordum.Korkudan ters yazdım, eğri hatta titrek yazdım.Bacaklarım gibi titrek...O tekrar gösterdi, ben tekrar yazdım. Onun yazdığını değil bana nasıl kızacağını, kızgın bakışlarını görüyordum sadece. Gözlerimi daha büyük açtım ama yine de göremedim. Dişlerimi sıktım ağlamamak için, bütün vücudum sanki donmuş tutulmuş gibiydi. Hani okul güzel bir yerdi. Hani öğretmen beni severdi...Bağırmaya başladı ben yapamadıkça, o başırdıkça ben daha da yapamadım. Sadece gitmek istiyordum, okul çok kötüydü..Ya da onun bağırırken söylediği gibi ben gerizekalı, aptaldım. Beni teselli edecek elleriyle itti beni.Defalarca itti..itti kaktı.içimden gözyaşlarım aktı hıçkıra hıçkıra korkudan dışarı bile çıkamıyordu yaşlar bile. "Anlamıyorsun." dedi. "Kaç kere göstereceğim?" dedi. Cevap vermem gerekiyor muydu bu sorulara. Sesim çıkamıyordu bile. Vurmaya başladı artan öfkesiyle; oysa onu kızdıracak birşey yapmamıştım, sadece düzgün yazamıyordum. Canım çok acıdı ama en çok da yüreğim, gururum acıdı. Vurduğu yerlerin acısı geçiyordu ama yüreğimdeki bu korku, kaygı ve beceriksiz olduğumu öğrenmenin acısı geçmiyordu..Ben aptal mıydım sahiden.Tembelsem bile tembeller sevilmemeli miydi ? Hani öğretmen hepimizi severdi, hani okul güzeldi, güvenliydi.Arkadaşalrım da alay edecekti yine benle..Hiç bu kadar utanmamıştım. O harfi yazmayı ben de istiyordum ama hemen öğrenemiyordum. Daha ellerim kalemi bile zor tutuyordu. Artık kabuslarıma giriyordu o harf ve sınıf. 
Okumak istemiyordum artık öğrenmek de..Ne kadar çabalarsam çabalayayım öğrenemiyordum zaten. Öğretmenim kızdığına göre bende bir sorun vardı. Anlayamıyor yapamıyordum.Okul bana göre değildi demekki. Oysa ben kitapları öğrenmeyi hep çok seviyordum.Okula ne tatlı hayallerle, istekle gitmiştim. Ama benden bişey olmuyormuş demekki. Öğretmen daha iyi biliyordur neticede. Ben de okuyacak akıl yetenek yokmuş demekki.Ama yine de herkesin içinde söylemeseydi keşke.Keşke vurmadan itmeden söyleseydi. Ben anlardım o söyleyince oysa. 
Öğretmenimiz değil bendim hatalı belki de. Çünkü öğretmenimiz "Beni delirteceksin." diyordu, bağıran sesi kulaklarımı acıtırken. Ben ister miydim hiç öğretmenimi üzmek, kızdırmak? Ama demekki d harfini yazamamam çok kötü bişeydi ki bana bu kadar kızıyordu. Ben de kızıyordum kendime, yeteneksizliğime. Oysa babam akşamları "Oğlum yavaş yavaş öğreneceksin, deneye deneye." demişti, "Tıpkı düşe kalka yürüdüğün gibi.."..Ama şimdi öğretmenim öğrenemediğim, yazamadığım için aşağılıyor, dövüyordu beni hem de arkadaşlarımın önünde..O kadar suçlu, hatalıydım demekki.. 
Oysa hiç bir suçun cezası bu olmamalıydı. Hiç bir suçun. Öğretmenim bana bir suçludan bile daha kötü davranıyordu. Hem hani çocukların suçu olmazdı. Hani Peygamberimiz "Çocuklar masumdur, emanettir" demişti. Emanete etmek bu muydu acaba? Beni emanet etmeyin lütfen emanete riayet etmeyene, hiçbir çocuğu emanet etmeyin nolur emin olmadığınız ellere...Anneme, babama anlatsam inanmazdı. Öğretmenim onların yanında hep güleryüzlü, kibardı. Annem "Çok iyi bir öğretmeniniz var." derken ben nasıl söylerdim. "Elimde kalacaksın." diyordu öğretmenim bana beni iterken, elinde kalmak neydi acaba? Daha da kötüsü mü vardı acaba? Allah'ım lütfen beni onun elinde bırakma...Lütfen hiçbir çocuğu böyle öğretmenlerin elinde bırkma...
O an kimsem yoktu yanımda beni koruyacak. Oysa annem demişti ki "DEVLET ÇOCUKLARI KORUR." Lütfen devlet baba, sen ol yanımda. Sen tüm muhtaçların yardımcısıymışsın lütfen yardım et bana, tüm çocuklara. Devletin her yerde gözü kulağı varmış, babam söylemişti, bir yerde birinin canı yansa, biri çaresizse devlet hemen duyarmış.Lütfen gör, duy bizi. Koru bizi, koru gelecek demek olan her öğrenciyi ve lütfen DAHA SIKI DENETLE bizi emanet ettiğin öğretmenleri...
 
Yaralarımdan çok acıyor aşağılanan, kendime kızan kalbim. Ben beyinsizsem bile lütfen sen koru benim gibi güçsüzleri.Sen çok güçlüymüşsün, yaraları sararmışsın sağol ama nolur yara açılmadan koru bizleri, canımız yanmadan koru, korku değil güven gezegeni haline getir çocuklara güzel ülkemizi. Lütfen koru gücünle okuldan da öğretmenden de çocukları. Lütfen devlet baba sen koru emanetlerin en değerlisini.Kendinden soğuyunca yanarmış esas insanın yüreği. SOĞUMASIN ÖĞRENMEKTEN, OKULDAN ve KENDiNDEN HiÇBiR ÇOCUĞUN YÜREĞi...
 

 

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
Ehliyette yeni dönem: Testi geçemeyen trafiğe çıkamayacak
Ehliyette yeni dönem: Testi geçemeyen trafiğe çıkamayacak
Seçim bitti kavgası bitmedi: Diyarbakır’daki kavgada 4 kişi yaralandı
Seçim bitti kavgası bitmedi: Diyarbakır’daki kavgada 4 kişi yaralandı